Az Bulutlu 14.5ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
13.01.2020 15:40

5 soruda ABD-İran krizi nereye gidiyor?

Bağdat'taki ABD elçiliğine saldırı ve ABD'nin Kasım Süleymani'yi öldürmesi... Her ne kadar son açıklamalarla durum sakinleşmiş gibi görünse de ABD-İran ilişkileri hala gergin. Peki neler oldu, bundan sonra neler yaşanabilir? Uzmanlara sorduk.

okuma süresi
Okuma süresi
5 soruda ABD-İran krizi nereye gidiyor?
[Fotoğraf: AA]

ABD-İran ekseninde yaşanan hızlı gelişmeler, Irak’ın Kerkük şehrinde bir ABD’linin, İran yanlısı Haşdi Şabi milisleri tarafından öldürülmesiyle başladı.

Askeri karargahı ABD tarafından hedef alındıktan sonra çok sayıda milisini kaybeden İran destekli Şii Haşdi Şabi, 31 Aralık 2019’da Bağdat’taki ABD büyükelçiliğine saldırı düzenledi.

ABD Başkanı Donald Trump, kendi yönetiminin içinde de büyük tepkiye neden olan bu gelişmeyi yanıtsız bırakmadı, İranlı General Kasım Süleymani’nin suikast emrini verdi.

Bunun üzerine Tahran’ın Irak’ta ABD askeri üslerini füzelerle vurmasından sonra krizin daha da büyümesi beklenirken, Trump askeri bir yanıt vermeyeceğini ve yeni yaptırımları devreye sokacağını açıkladı.

Peki yeni bir düzleme taşınan ABD-İran çekişmesi bundan sonra nasıl bir seyir izleyecek? Akıllardaki soruları, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Strateji Araştırmalarından Abdullah Erboğa, araştırmacı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Gandi Antar ve İran uzmanı Tamer Bedevi'ye sorduk.

İşte 5 soru ve 5 yanıt...

Abdullah Erboğa, SETA Strateji Araştırmaları.[Abdullah Erboğa, SETA Strateji Araştırmaları.]

1- İran-ABD krizinde bundan sonra ne olur?

Abdullah Erboğa (SETA Strateji Araştırmaları): Başkan Trump’ın açıklamalarından sonra krizin dindiğini söylemek mümkündür. ABD açısından bakıldığında artık İran’ın sınırlandırılması gerekiyordu ve Süleymani’nin öldürülmesi bu yönde atılan ilk adımdı. Bundan sonrası İran’ın tavrına bağlı olarak askeri veyahut siyasi düzlemde devam edecek gibi görünmektedir.

Gandi Antar (Araştırmacı ve uluslararası ilişkiler uzmanı): ABD ile İran arasındaki krizin şiddetinin, bundan sonra düşüşe geçtiğini düşünüyorum. Çekişme, Süleymani’nin suikastından daha önce de olduğu gibi üstü kapalı bir çekişme şekline geri dönecek. Bundan sonra belki iki tarafın arasında siyasi düzeyde görüşmeler olabilir. Tahran, Suleymani suikastının karşılığında maksimum fayda sağlamak isteyecektir. Örneğin, İran’ın nükleer silahı konusunda aktif rol oynayan arabulucu devletler, uyguladığı yaptırımların bir kısmını çekmesi için ABD’yi biraz daha yumuşak tavır takınması için ikna edebilir. Ya da en azından ABD’nin yeniden müzakere masasına oturmasını sağlayabilir. Ya da ABD Irak’tan çekilerek İran için daha büyük alan açabilir. Trump’ın, ‘Orta Doğu bizim için eskisi kadar önemli değil. Oradan çekilebiliriz’ tarzı açıklamaları bu bağlamda yorumlanabilir.

Tamer Bedevi (Analist, İran uzmanı. İtalya - Floransa merkezli Avrupa Üniversitesi Orta Doğu Yönleri Programı için çalışmalar yürütüyor): İran ile ABD arasındaki çekişme, sadece vekalet savaşı düzeyiyle sınırlı kalmayıp doğrudan bir savaş halini de almış oldu. ABD, İran’ın orta düzey ya da üst düzey askeri yetkilisi değil, ülkenin en tepe isimlerinden biri olan ve Tahran’ın başını çektiği ‘Direniş Ekseni’nin mimarı Kasım Süleymani’yi öldürerek kırmızı bir çizgiyi aştı. Tahran karşılık olarak ABD’nin Irak’taki askeri üslerini hedef aldı. İran bu adımla ABD’nin bölgedeki caydırıcılığını ve imajını kırmak istedi. Daha sonra İran, bölgede ABD’ye yönelik başka saldırılar da gerçekleştirebilir. Tahran bu saldırılarının sorumluluğunu üstlenmeyebileceği gibi doğrudan ya da vekaleten saldırılar şeklinde olabilir. ABD’li ya da İsrailli yetkililere yönelik suikast girişimleri bu bağlamda gerçekleşebilir.

Araştırmacı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Gandi Antar.[Araştırmacı ve uluslararası ilişkiler uzmanı Gandi Antar.]

"İşler İran için pek iyi gitmiyor"

2- İran, Kasım Süleymani suikastına karşılık ne istemişti, ne yaptı?

Abdullah Erboğa: Kasım Süleymani, İran’ın Orta Doğu’daki koluydu ve ABD bu kolu kesti. Dolayısıyla İran tarafında etkisi büyük oldu. İran’ın cevabının ne olacağı çok tartışıldı ancak görüldü ki Tahran yönetimi ABD’nin savaş mekanizmalarını devreye sokacak bir adım atmak istemedi ve aynen Dışişleri Bakanı’nın ifadesi ile ‘orantılı’ bir cevap vermeye çalıştı. Tabii bunu yaparken de Ukrayna sivil uçağını vurdu. Bu açıdan bakıldığında işler İran için pek iyi gitmiyor ve iddia edilenin aksine ABD için ‘cehennemin kapılarını’ açtıracak bir güç kapasitesi bulunmuyor.

Gandi Antar: İran’ın Kasım Süleymani’nin intikam operasyonunda ana amacı, yüzünün akıyla çıkmaktı. İran çok iyi biliyor ki savaş kıvılcımı yandı mı herkes kaybedecek. İran’ın kaybı da daha büyük olacaktır. Trump, Süleymani’nin suikast emrini verince herkesi zor duruma düşürdü. Herkesin yüzünün akıyla çıkacağı bir çıkış yolu aranıyordu. İran Devrimi Muhafızları, (ABD için büyük önem arz eden Suudi Arabistan’ın petrol şirketi) Aramco saldırıları tarzında ABD’nin çıkarlarını hedef almak değil, doğrudan doğruya Irak’taki ABD üslerine füze fırlatma kararı aldı. Bu konudaki en önemli sorunlardan biri, ABD tarafında ölüm vakalarının düşme ihtimaliydi. Bunun için İran, saldırıdan 1 saat önce ABD’ye bilgi vereceğinden emin olduğu Irak’ı saldırılar konusunda bilgilendirdi.

Tamer Bedevi: İran’ın Kasım Süleymani’nin intikam operasyonuyla ilgili açıklanmış 2 hedefi vardı: Birincisi, bölgedeki ABD caydırıcılığının heybetini kırmak ve uydu görüntülerinin de gösterdiği gibi, ABD askeri üslerini dakik bir şekilde vuran balistik füzelerinin gücünü ortaya koymak. İkincisi ise İran halkının rejime karşı güvenini artırmaya dönük olarak, ABD’ye karşı kararlılık ve bu konuda hiçbir tereddüdün olmadığı yönünde bir mesaj iletmek. Belki Tahran’ın önden haber vermiş olması nedeniyle İran füzeleri sonucunda hiçbir ABD askerinin ölmemesi, durumun tırmanmasını engellemiş oldu. Tabii medyada, bazı ABD askerlerinin yaralandığına dair iddialar var ancak ABD bu yönde bilgileri doğrulamıyor.

Analist, İran uzmanı Tamer Bedevi. İtalya - Floransa merkezli Avrupa Üniversitesi Orta Doğu Yönleri Programı için çalışmalar yürütüyor.[Analist, İran uzmanı Tamer Bedevi. İtalya - Floransa merkezli Avrupa Üniversitesi Orta Doğu Yönleri Programı için çalışmalar yürütüyor.]

3- ABD ne istiyordu, ne yaptı?

Abdullah Erboğa: Son 1 yıllık periyotta özellikle Irak merkezli birçok gerilim yaşandı ABD ile İran arasında. Ancak bardağı taşıran adım ABD büyükelçiliğinin basılması olayı oldu. 2003 yılından itibaren İran bölgede çok geniş etki alanı bulmuştu ve son dönemde Irak’ı kontrol eden yegane aktör olduğunu ciddi bir şekilde düşünmeye başlamıştı. ABD tam bu esnada hamlesini yaptı ve İran bu hamlenin ne kadar ciddi olduğunun gayet farkında. Dolayısıyla şu an itibarıyla ABD’nin bölgesel düzlemde İran’a kalın bir çizgi çizdiğini ve bunun işe yaradığını görüyoruz.

Gandi Antar: Bence ABD Başkanı Donald Trump, Suleymani’nin suikast emrini verdiğinde, bunun İran’da bu kadar yankılanacağını tahmin etmiyordu. Trump, Süleymani’nin ABD için büyük bir tehdit oluşturduğunu düşünüyordu. Bağdat’taki ABD elçiliği saldırıya maruz kalınca, Süleymani’nin ABD diplomatlarına yönelik suikastlar düzenleyeceğinden endişe etmişlerdir. Trump’ın bahsettiği ‘yakın tehlike’ bundan ibaretti. ABD yönetimi bu tehlikeye karşı koymak istiyordu. Ancak attığı suikast hamlesinden sonra nelerin olabileceğiyle ilgili fikri yoktu.

Tamer Bedevi: ABD’nin Kasım Süleymani suikastında birden çok amacı vardı. İç siyasete dönük olarak, medyaya yansıyan bazı haberlere göre Trump, azil soruşturmaları kapsamında Kongredeki bazı Cumhuriyetçi senatörlerin desteğini alması karşılığında böyle bir adıma atmış olabilir. Dış siyasete dönük amaç ise, ‘Direniş Ekseni’ni felce uğratmaktı. Zira Kasım Süleymani, bu eksenin temelini oluşturuyordu. Onun karizması ve bölgedeki müttefikleriyle olan kişisel ilişkileri bu eksen için kilit öneme sahipti. Süleymani’nin yerine gelen Kudüs gücünün yeni lideri General İsmail Kaani’nin ise oluşan boşluğu doldurmak için biraz zamana ihtiyacı olacak gibi görünüyor. ABD, belirsiz nedenlerden dolayı, Süleymani’yi öldürerek yerine Kaani’nin gelmesini istemiş de olabilir. Ancak buradaki en kuvvetli ihtimal, Kaani’nin her ne kadar Süleymani’nin izlediği politikalara katkı sağlamış olsa dahi, ABD ve onun müttefiklerine karşı geliştireceği stratejilerinin ve taktiklerinin bir nevi farklı olabileceği yönünde.

"İran, Suriye üzerinden İsrail’e karşı tehditlerini tırmandırabilir"

4- İran, ABD’nin ayağını bölgeden nasıl kesmeyi planlıyor?

Abdullah Erboğa: İran yönetimi tarafından Kasım Süleymani’nin cenaze töreni süresince sık sık dile getirilen bir ifade bu ancak reelpolitik hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Elbette çeşitli yerlerde vekilleri aracılığıyla saldırılar düşünebilir ancak bunlar ABD’nin bölgedeki nüfuzunu kırabilecek adımlar olamayacaktır.

Gandi Antar: İran, Orta Doğu’da nüfuzunu artırmak ve özellikle ortaklarının olduğu Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerde mevcut boşlukları doldurmak istiyor. Ancak ABD’nin bu ülkelerdeki varlığı buna engel teşkil ediyordu. ABD, bu ülkelerdeki güçlerini çekmese bile etkinliğini azaltabilir. Trump’ın (8 Ocak’ta yaptığı), ‘ABD, Orta Doğu petrolüne muhtaç değil’ şeklindeki açıklamaları gerçekten dikkat çekiciydi. Bu konuda İran’a alan açabileceğini düşünüyorum. Bu açıklamalar ABD’nin iç siyasetine yönelikti. Trump içeriden gelebilecek baskıya karşı olarak ‘Orada olmak için bir sebep yoktur’ sinyalini veriyordu. ABD Orta Doğu’da etkinliğini azaltırsa İran için alan açılacak. Eğer bu gerçekten olursa en büyük kaybeden Körfez ülkeleri olacak. Burada Tel Aviv’in hassasiyetlerine riayet edilecek şekilde ABD-İsrail ilişkileri güçlü bir şekilde devam edecek.

Tamer Bedevi: İran’ın bundan sonra izleyeceği stratejileri öngörmek zor ancak Tahran, ABD güçlerini birden çok cephede yıpratmak, ABD’ye ait diplomatik misyonları hedef almak, çatışma hatlarını Orta Doğu’nun da ötesine taşmak isteyebilir. İran ayrıca Suriye üzerinden İsrail’e karşı tehditlerini tırmandırabilir. Zira Kaani’nin Suriye konusunda uzman olduğu yönünde bazı raporlar da var.

"İran 'proksi'leri bölgede ABD ya da İsrail çıkarlarını hedef alabilir"

5- Orta Doğu’daki İran vekillerinin bundan sonraki rolleri ne olur?

Abdullah Erboğa: İran bölgede vekilleri en etkili kullanan aktörlerden bir tanesi. Tehditleri İran sınırlarının ötesinde tutma stratejisinin ana unsurları aynı zamanda. Bu açıdan İran vekillere her zaman ihtiyaç duyacaktır ve konjonktüre bağlı olarak bunları devreye sokmaya çalışacaktır. Yemen, Irak, Lübnan ve Suriye’de İran’ın ‘proksi’lerinin rolleri değişmeyecek ancak taktik düzeyde hamleleri, İran’ın yeni Orta Doğu stratejisine bağlı olarak güncellenecektir. 

Gandi Antar: Bence İran (ABD ile karşılaşma bağlamında), İslam Devrimi’nin gerçekleştiği 1979’dan sonra girdiği ‘gri savaş’ alanına yeniden girecektir. Bu terim, tam olarak barışın olmadığı ancak savaşın da tam anlamıyla olmadığı dönemler için kullanılır. Her taraf ellerindeki imkanlar çerçevesinde karşı tarafa karşı ‘savaş çıkartmayacak’ şiddette saldırılar düzenleyecek. Gerek Irak’taki Haşdi Şabi, gerek Lübnan’daki Hizbullah ya da Gazze’deki bazı Filistin direniş grupları, devreye girebilir. Ve bölgede ABD ya da İsrail çıkarlarını hedef alabilir. 

Tamer Bedevi: Tahran destekli silahlı gruplar ve diğer İran müttefiklerine, ABD ve ABD müttefiklerine ait noktaların hedef alınması konusunda büyük rol düşecek. Bu ‘proksi'lerin oynayacağı rol ve onun ne kadar efektif olacağı konusu ise birçok etkene bağlı. Bu etkenlerden belki de en önemlilerinden biri onların, Kudüs gücünün yeni yönetimiyle ilişkileri ve aradaki ahenk.

Sıradaki Haber
Avustralya’daki yangının uzaydan görüntüleri yayınlandı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz