Toz veya Kum Fırtınası 26.9ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Sağlık
26.09.2018 17:09

Uzmanlar uyarıyor: Solunum ve dolaşım sistemindeki tutulma ölüm riski taşıyor

Besin alerjisine bağlı solunum ve dolaşım sistemindeki tutulmanın, hayati tehlike taşıdığı belirtildi.

Uzmanlar uyarıyor: Solunum ve dolaşım sistemindeki tutulma ölüm riski taşıyor

Genellikle süt, yumurta, kuruyemiş, balık, kabuklu deniz ürünleri, kuru baklagiller, buğday ve susam gibi yiyeceklerin tüketilmesi 5-10 dakika içinde solunum ve dolaşım sisteminde reaksiyona neden olabilen besin alerjinin hayati öneme sahip olduğu ve acil müdahale edilmesi gerektiği belirtildi.

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Başkanı olan Prof. Dr. Bülent Şekerel, çocuklarda görülen alerjiler içinde en sık besin alerjileri ile karşılaşıldığını söyledi.

Toplumun yaklaşık yüzde 25'inin kendisinde besin alerjisi bulunduğunu düşündüğünü belirten Şekerel, farklı gıdaların birbiriyle karıştırılarak tüketildiğinde ya da bir yiyecekten fazla yenildiğinde kişinin vücudunda döküntü olabildiğini, midesinin rahatsızlandığını anlattı.

Şekerel, bu gibi durumda kişinin bunu besin alerjisi olarak algılayabildiği değerlendirmesinde bulunarak, gerçekte bunların çoğunun bir besinin fazla tüketilmesi ya da karıştırılmasından kaynaklanabildiğini söyledi.

Şekerel, tıbben besin alerjisinin gelip geçici reaksiyonlar değil, hayatı tehdit edebilen çok ciddi bir durum olduğunu vurguladı.

Besin alerjilerinde en önemli risk faktörünün genetik olduğunu belirten Şekerel,şunları konuştu:

"Ancak 20 yıl öncesiyle kıyaslama yapıldığında, şu anda besin alerjisi sıklığının yaklaşık 3 kat arttığını görüyoruz. Bunda modern yaşamın, batı tarzı yaşamın rolü olduğu düşünülüyor. Ayrıca, besin endüstrisinin de rolü var. Çünkü, günümüzde verim artışı ve görsellik için bir bitkinin genetiği bir başka bitkinin tohumuna aktarılabiliyor. Genetiğiyle oynanmış ya da bazı kimyasallar barındıran yiyecekler, besin alerji riskini artırabilir." 

Besin alerjilerinin görülme sıklığının yaşamın ilk yılında yüzde 7 olduğundan bahseden Şekerel, bir kısmının zamanla düzelirken, yüzde 1-2 arasında bir oranda ise devam ettiğini belirtti.

"En tehlikeli ise solunum ve dolaşım sisteminin tutulmasıdır"

Okulların açılmasıyla birlikte çocukların ev dışında da yemek yediğinden hem ailelerin hem öğretmenlerin dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Şekerel, her gıdanın besin alerjisine neden olabildiğini ancak özellikle süt, yumurta, kuru yemiş, susam, kuru baklagil, buğday ve balık tüketilmesiyle ortaya çıktığını söyledi.

Alerji yaratan gıdanın tüketilmeyle vücutta çeşitli reaksiyonların görüldüğünü dile getiren Şekerel, alerjinin en sık cilt bulgularıyla kendini gösterdiğini belirtti.

Şekerel, "Ciltteki bulgular, kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık ya da şişme ile ortaya çıkar. Ardından mide-bağırsak sistemindeki sorunlara bağlı kusma, bulantı, karın ağrısı olabilir. En tehlikeli ise solunum ve dolaşım sisteminin tutulmasıdır. Besin alerjisine bağlı solunum ve dolaşım sistemindeki tutulma, hayati tehlike taşır" dedi.

Prof. Dr. Şekerel, şunlardan bahsetti:

"Solunum sistemine bağlı olarak, nefes alıp vermede sorun yaşanabilir, öksürük, hava açlığı ya da dolaşım sistemindeki tutulum kaynaklı tansiyon düşmesi ve buna bağlı şok tablosu gibi durumlar meydana gelebilir." 

Besin alerjisi tanısı alan kişiler için böylesi bir durum karşısında hekime ulaşana kadar uygulayabilecekleri özel enjeksiyonların olduğunu anlatan Şekerel, bunları ya kişinin kendisinin ya ebeveynlerin ya da öğretmenlerin yapabildiğini söyledi.

Prof. Dr. Şekerel, acil durumda bu konuda daha önceden eğitim almış kişilerce enjeksiyonunun uygulanması ve vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna sevk edilmesi gerektiğini belirterek şunları anlattı:

"Hayatı tehdit eden besin alerjileri, ilgili gıdayı tükettikten hemen sonra 5-10 dakika içinde ortaya çıkan reaksiyonlardır. Özellikle erken dönemde reaksiyon gösteren gıdaların şiddetli ve kalıcı olma ihtimali daha yüksektir. Çocukların bu gıdalara karşı hayat boyunca duyarlı olması çok yüksektir. Bu gıdanın türüne göre de değişebiliyor. Örneğin, süt ve süt ürünlerine karşı alerji yüzde 70-80 oranında düzelebilirken, kuru yemişlerde yüzde 80 düzelme elde edilemiyor. Bu aynı şekilde balık, kabuklu deniz ürünleri ve kuru baklagiller, susam, buğday için de geçerli. Bu yiyeceklere karşı alerji durumu hayat boyu sürebiliyor."

Çoklu besin alerjisi olduğunda ise çocukta beslenme bozukluğunun görüldüğünü söyleyen Şekerel, "Çünkü, bu çocuklara gıda bulunmasında sıkıntı yaşanabiliyor. O nedenle bu tip durumda beslenme ve diyet uzmanı ile birlikte özel beslenme programı hazırlanıyor ve takip ediliyor" dedi.

Yükleme testi ile tanı konuluyor

Prof. Dr. Şekerel, besin alerjisinin genellikle tam tedavi şansı bulunmayan, ancak kontrol altında tutulabilen bir hastalık olduğunu belirterek, "Bebeklerin tedavisinde toleransı geliştirecek şekilde doz ve zaman ayarlaması yapıyoruz. Bazen alerji gelişmiş çocuklara ısıl işlemlerden geçen gıdaları vererek toleransın gelişmesini hızlandırmak yönünde girişimlerde bulunabiliyoruz. Hayatı tehdit eden durumlarda ise reaksiyon oluşmasını engelleyecek vücudun verdiği tepkileri azaltan tedaviler yapıyoruz" diye konuştu.

Tedavide geçmişe oranla daha fazla seçenek bulunduğunun altını çizen Şekerel, acil durumda tıbbi müdahale hakkının hekimde olduğunu vurguladı.

Şekerel, hayati bir durum söz konusu olduğunda tanı almış bir çocuk olması halinde önceden belli kişilere müdahale etmesine izin verilebildiğini belirterek, şöyle söyledi:

"Yetki zaman zaman ebeveyn, öğretmen ya da okuldaki hemşireye aktarılabiliyor. Bunun için yazılı olarak bir görevlendirme belgesi vermemiz gerekiyor. Ancak tanı konulmamış bir çocukta ani bir reaksiyon durumunda müdahale hakkı sadece hekimdedir ve hemen hastaneye ulaştırılmalıdır." 

Kaynak: AA 

Sıradaki Haber
Uzmanlara göre Akdeniz diyeti ruh sağlığına iyi geliyor
Yükleniyor lütfen bekleyiniz