Açık 13.1ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
04.07.2019 15:05

BAE'nin parmak izi Libya, Yemen ve bölgedeki tüm çatışmalarda

Sahip olduğu petrol gelirleriyle bölge ülkelerini dizayn etmeye çalışan küçük Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), bölgedeki çatışmaları derinleştiren tehlikeli adımlar atıyor.

BAE'nin parmak izi Libya, Yemen ve bölgedeki tüm çatışmalarda

Körfez monarşilerinden BAE ve Suudi Arabistan, Arap Baharı sürecindeki devrimler sonrasında sahneye çıkan aktörleri tehdit saydı. Bu kapsamda Arap Baharı'nın ortaya çıkardığı aktörleri bastırma çabasına giren BAE, Arap dünyasında eski rejimlerin temsilcilerini desteklemeyi tercih etti.

BAE, Yemen savaşından, Libya'daki çatışmalara ve Filistin meselesine kadar bölgede çatışmaları ve bölünmey i derinleştiren tehlikeli adımlarıyla öne çıktı.

Libya'da hırslı general Hafter'in destekçisi

Libya'da 2014'te yapılan tartışmalı seçimin ardından Mısır'daki darbeye özenerek benzer bir girişimde bulunan Libyalı General Halife Hafter, BAE'nin merceğine girdi.

Darbe girişiminin ardından Hafter ile yakın ilişkiler geliştiren BAE, hırslı generalin ülkenin tamamını ele geçirmesi için koşulsuz ekonomik, diplomatik ve askeri destek sağladı.

Libya, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde ülke içindeki tüm aktörleri bir araya getirecek ulusal konferansa hazırlanırken General Hafter, geçen 4 Nisan'da sürpriz bir hamleyle Trablus'u ele geçirmek için saldırı emri verdi.

Hafter güçleri, Trablus çevresindeki kentleri hızla ele geçirmeye başladı.

Başkenti savunan uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) bağlı güçler ve Hafter birlikleri arasındaki savaşta denge iki buçuk aylık sürede pek bozulmadı.

Ancak geçen hafta, UMH güçleri, Hafter birliklerinin başkent saldırılarında ikmal ve harekat merkezi olarak kullandıkları Giryan kentini sürpriz bir saldırıyla ele geçirdi.

BAE'nin ABD'den aldığı silahlar Libya'da

Hafter birlikleri Giryan kentinden kaçarken arkalarında Hafter'in baş destekçisi BAE'yi zor duruma düşürecek silahlar bıraktı.

Hafter güçlerinin geride bıraktığı silahlara ilişkin Giryan'dan gelen paylaşımlarda, Amerikan silah üreticisi Raytheon and Lockheed Martin'e ait sandıklardaki ileri teknoloji "Javelin" füzelerinin görüntüleri dikkati çekti. Sosyal medyada paylaşılan bazı mühimmat fotoğraflarında da alıcı taraf olarak Hafter güçlerinin destekçisi BAE ordusunun isminin yer aldığı görüldü.

New York Times gazetesinin haberine göre, BAE 2008 yılında ABD'den 155 milyon dolarlık silah alımı sırasında Javelin füzelerini tedarik etti.

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD'nin BAE'ye sattığı silahların Libya'da Halife Hafter'e bağlı güçlerin elinde çıkmasıyla ilgili olarak soruşturma başlatılmasını talep etti.

Senato Dış İlişkiler Komitesinin en kıdemli Demokrat üyesi Bob Menendez, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'ya hitaben yazdığı mektupta, "Eğer bu iddialar doğruysa, yasaya göre BAE'ye tüm silah satışını kesmeniz gerekeceğinin eminim farkındasınızdır." ifadesini kullandı.

Menendez, ABD'nin BAE'ye sattığı silahların Libya'da ortaya çıkmasının hem i lgili Amerikan yasasını açık bir şekilde ihlal ettiğini, hem de BM'nin Libya'ya uyguladığı silah ambargosunu deldiğini belirtti.

Buna karşılık BAE, Libya'da çıkan ABD menşeli silahlarla ilişkisini yalanladı.

BAE Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Emirlikler, Libya'da çıkan silahların mülkiyetini kesinlikle reddetmekte ve BM uzmanlarıyla tam bir iş birliğine bağlı olduğunu vurgulamaktadır." ifadeleri yer aldı.

BAE'nin Libya sicili kabarık

Aslında BAE'nin Libya'ya silah göndermesiyle ilgili tartışmalar dünya kamuoyunun gündemine ilk kez gelmiyor.

Libya'ya gönderilecek silahlara ilişkin BAE Genelkurmay Başkan Yardımcısı İsa el-Mezrui ile dönemin Mısır Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü, bugün ise Mısır İstihbarat Başkanlığı görevini yürüten Abbas Kamil arasında geçen ses kayıtları 2014'te basına yansıdı.

Ses kayıtlarına göre, iki yetkili Libya'ya gönderilecek silahların hangi gruplara dağıtılacağını görüştü.

Ayrıca, BM uzmanları, hazırladıkları raporda, Hafter'in hakim olduğu ülkenin doğusundaki El-Merc şehri yakınlarındaki El-Hadim Askeri Üssü'nün BAE tarafından işletildiğini belirtti.

Raporda, Mart-Kasım 2017 arasın daki uydu fotoğraflarına göre üssün geçirdiği değişim aktarılırken, apron alanının iki katına çıktığına yer verildi.

Savunma işleriyle ilgili bir İngiliz haber sitesi, hava üssünde BAE'nin sağladığı AT-802 sınır devriye uçaklarının yanı sıra Çin yapımı silahlı insansız hava araçları (SİHA), Sikorsky UH-60 tipi helikopterlerin Hafter güçlerine destek olduğunu yazdı.

BAE'nin aldığı Çin SİHA'ları Trablus'u vuruyor

BM uzmanları, bu yıl Trablus'a yapılan saldırılarda havadan karaya atılan Çin yapımı Blue Arrow füzesi tespit etti.

Çin yapımı Blue Arrow füzesinin dünyada yalnızca Çin, Kazakistan ve BAE ordularının envanterindeki Çin yapımı insansız hava aracı Wing Loong'tan ateşlenebiliyor olması, gözlerin bir kez daha bölgedeki olağan şüpheliye çevrilmesine yol açtı.

BAE'den komşusundaki savaşta "paralel Yemen" kurma çabası

BAE, Yemen'de bir insanlık dramına dönüşen savaşta zaman zaman müttefiki Suudi Arabistan ile karşı karşıya geldiği tehlikeli politikalarıyla tenkitlerin odağında yer aldı.

Yemen'in itirazlarına karşın Aden Körfezi boyunca limanları ve Babu'l Mendeb Boğazı çevresindeki stratejik deniz rotalarını kontrol etmek için çabalayan Emirlikler, paralı milis orduları, askeri kamp, üsler ve hapishaneler ağı oluşturarak ayrılıkçı gruplara desteğiyle Yemen'in güneyinde kendisine adeta bir "paralel Yemen" kurmakla eleştirildi.

Suudi Arabistan öncülüğünde Yemen'e operasyon düzenleyen koalisyonun en büyük ve en hırslı üyesi BAE, uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin, "Riyad'da bir otelden" faaliyet göstermesinin yol açtığı yönetim boşluğundan sonuna kadar faydalandı.

BAE, bu süreçte Yemen'deki merkezi hükümetin hiyerarşisi dışında emir komuta ettiği "savaş beylerinin yönetiminde irili ufaklı mi lis ordularını" silahlandırırken, ülkenin güneyindeki ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı silahlı grupları destekledi.

New York merkezli İnsan Hakları Gözlemevi (HRW) tarafından yayımlanan raporlarda, "BAE ve desteklediği grupların ülke genelinde kurduğu gizli hapishanelerde Husi milislerine ve kendisine rakip gruplara yaptığı işkence, kaçırılma ve ortadan kaybolmalara" ilişkin detaylara yer verildi.

Uluslararası Af Örgütü de bir raporunda BAE'nin Yemen'de "savaş suçu işleyen milis gruplara dikkatsiz bir biçimde silah, zırhlı araçlar, makineli tüfekler ve top bataryaları sağla dığını" yazdı.

BAE tehdit algıladığı Yemenli aktörlere suikast için paralı asker tuttu

ABD merkezli haber sitesi "Buzz Feed", BAE'nin bölgede tehdit gördüğü Müslüman Kardeşler Teşkilatının (İhvan) Yemen'deki siyasi kanadı olarak bilinen Islah Partisi üyelerine suikast düzenlemeleri için Amerikan, Fransız ve İsrailli emekli askerleri tuttuğunu öne sürdü.

Haberde, öldürülecek Islah üyeleri karşılığında verilecek ikramiye ve yasal sorunları aşmak için paralı askerlerin Emirlik ordusu personeli şeklinde görevlendirilmelerini içeren bir anlaşmanın BAE ve ABD merkezli paralı asker şirketiyle arasında imzalandığı aktarıldı.

Batı ülkeleri BAE'nin Libya ve Yemen'deki silah satışını "sadece" tartışıyor

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın geçen yıl İstanbul'daki konsoloslukta canice öldürülmesinin ardından dünyanın ilgisi yeniden Yemen'e ve savaşın aktörlerinden Suudi Arabistan-BAE ikilisine çevrildi.

ABD Senatosu geçen haftalarda Başkan Donald Trump yönetiminin Suudi Arabistan ve BAE'ye yapmayı planladığı silah satışını engelleyecek yasa tasarısını kabul etti.

Aynı şekilde Londra'daki İngiliz Temyiz Mahkemesi, Yemen'de kullanıldığı gerekçesiyle Suudi Arabistan'a silah satışının yasalara aykırı olduğu yönünde karar aldı.

İran karşıtlığı, Filistin meselesi, İsrail ile yakınlaşma gibi başlıklarda Donald Trump yönetimiyle eş güdüm halinde hareket eden Suudi Arabistan-BAE ikilisi, ABD'den silah alımlarını sürdürdü. Beyaz Saray'ın silah satışını engelleyen Senato kararını yine veto etmesi bekleniyor.

BAE ve Suudi Arabistan'a son yıllarda milyarlarca dolar değerinde silah satışı yapan Avrupa da iç kamuoyundan gelen baskılara rağmen silah satışı politikalarını, birkaç İskandinav ülkesi dışında değiştirmedi.

Ülkenin güneyinde izlediği tehlikeli politikalarla zaman zaman müttefiki Suudi Arabistan ile karşı karşı gelmeyi göze alan BAE, ülkedeki istikrarsızlığı, Yemen'in geleceği pahasına nüfuz mücadelesi için kullanmaya devam ediyor.

BM'nin nisan ayında açıkladığı, "Savaşın Yemen'deki kalkınmaya etkisine ilişkin değerlendirme" başlıklı raporda, savaşın yanı sıra yan etkiler sonucunda Yemen'de bu yıl sonuna kadar ölü sayısının 131 bine yükselebileceği uyarısında bulunuldu. Raporda, her 11 dakika 54 saniyede bir çocuğun savaştan ya da yan etkilerinden öldüğü aktarıldı.

BAE Dahlan'ı Filistin'e karşı kullanıyor

Bölge ülkelerindeki çatışmaları ve bölünmeyi derinleştiren BAE'nin parmak izlerini Filistin'de de görmek mümkün.

Filistin siyasetinin en tartışmalı isimlerinden, "gölge adam" olarak nitelenen Muhammed Dahlan, 2011'de hakkındaki soruşturmalar sonucunda Batı Şeria'dan kaçarak BAE'nin başkenti Abu Dabi'ye yerleşti.

Abu Dabi'de Veliaht Prens Muhammed bin Zayed Al Nahyan'ın danışmanlığı görevine getirilen Dahlan'ın BAE'nin Arap dünyasının karanlık adamlarıyla ilişkilerinde ve Filistin politikası konusunda aktif bir şekilde görev aldığı ifade ediliyor.

Karadağ ve Sırbistan ile Abu Dabi yönetimi arasında da aracılık yapan Dahlan'ın Balkan ülkelerine milyonlarca dolarlık yatırım aktarılmasında rol oynadığı belirtildi.

Dahlan'ın ayrıca BAE'nin aktif bir şekilde taraf olduğu Libya'daki çatışmalarda, Abu Dabi yönetimi ile bölgedeki milisler arasında iletişimi sağlayan isim olduğu iddia edildi.

İsrail ve Filistinli kaynaklara dayandırılan haberlerde, Dahlan'ın 2015'te Paris'te İsrailli aşırı sağcı bakan Avigdor Liberman ile görüştüğü aktarıldı.

Dahlan'ın Mahmud Abbas'ın yerine Filistin yönetiminin başına getirilmesi için Ürdün, BAE ve Mısır tarafından Suudi Arabistan'a sunulmak üzere bir plan hazırlandığı haberleri de 2017 yazında bu ismi gündemin üst sıralarına taşıdı.

Dahlan hakkında dikkat çekici bir iddia da The Guardian gazetesinin eski Orta Doğu editörü David Hearst tarafından gündeme getirildi. Hearst, Dahlan'ın 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile Abu Dabi yönetimi arasında aracılık ettiğini yazdı.

Son olarak, nisan ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca "askeri, siyasi ve uluslararası casusluk" suçlamasıyla yürütülen soruşturma kapsamında BAE için ajanlık yapt ığı ifade edilen iki kişi gözaltına alındı. 

Kaynak: AA

Sıradaki Haber
Yunanistan'da Çipras'ın koltuğu sallanıyor
Yükleniyor lütfen bekleyiniz