Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2017 Yılı bütçesinin en belirgin özelliğinin, kamu yatırımlarındaki artış olduğunu belirterek, "2017 yılı bütçemiz bu anlamda bir yatırım bütçesidir. 2017 yılı inşallah bir yatırım yılı olacaktır." dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki görüşmelerde hükümet adına söz alan Şimşek, demokrasinin en güzel tarafının muhalefetle iktidarın bir arada olması, birbirini tamamlaması olduğuna değindi.
Türkiye'nin her meselesinin müzakere ve çözüm yerinin yüce Meclis çatısı olduğunu belirten Şimşek, "Hep hizmet siyaseti yaptık. Demokrasinin standartlarını yükseltmek, vesayet odaklarıyla mücadele etmek, hukuk devletini güçlendirmek, siyasi güven ve istikrarı sağlamak hep öncelikli hedeflerimizden oldu." diye konuştu.
Mali disiplinden hiçbir zaman taviz vermediklerini ve vermeyeceklerini vurgulayan Şimşek, "Ülkemizin refahını artırdık, artan refahın toplumun bütün kesimlerine yayılmasını sağladık. Alın teriyle, akıl teriyle çalışarak ülkemizin kalkınmasına, refahına katkı sağlayan çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik. Para politikasında daima fiyat istikrarını esas aldık ve enflasyonla mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz." ifadesini kullandı.
"Tutmayacağımız sözleri vermedik"
2017 yılı için büyümeyi, istihdamı, yatırımları destekleyen, makrofinansal istikrarı gözeten bir bütçe hazırladıklarını dile getiren Şimşek, şöyle devam etti:
"Eğitim, sağlık, sosyal yardım gibi alanlara ağırlık veren, kamu yatırımları teşvik ve destekleriyle reel sektörü önceleyen bir bütçe hazırladık. Sadece bir yılı değil, orta ve uzun vadeli hedeflerimizin esas alan bir bütçe ortaya koyduk. Hiçbir zaman tutmayacağımız sözleri vermedik, verdiğimiz sözlerin tamamını tuttuk. 14 yıl boyunca işçimizin, memurumuzun, çiftçimizin, esnafımızın alın terinden ödediği vergileri emanet bildik ve yine milletimizin istifadesine sunduk. Derslik sıkıntısı olan şehirlerimize derslik, hastane eksiği olan illerimize hastane yaptık; yeri geldi iki kıtayı denizin altından birbirine bağladık, yeri geldi köprülerle kıtaları birleştirdik, aşılamayan dağları tünellerle geçtik.
2017 yılı bütçemizde, benzer şekilde, tarıma, üretime, ihracata, bölgesel teşviklere, Ar-Ge faaliyetlerine desteklerimiz artarak devam edecektir. Aynı zamanda, 2017 yılı bütçemiz sağlık ve altyapı yatırımlarını önceleyen, vatandaşlarımızın refahını artırmayı hedefleyen ve sosyal yönü güçlü bir bütçedir. Bütçe açığının milli gelire oranını 2017 yılında yüzde 1,9 seviyesinde olmasını öngörüyoruz. Bu Maastricht Kriterleri'yle uyumludur, bütçe disiplinine verdiğimiz önemi ortaya koymaktadır.
Bütçemizin en belirgin özelliği kamu yatırımlarındaki artıştır. Çünkü, biliyoruz ki sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. 2017 yılı bütçemiz bu anlamda bir yatırım bütçesidir. 2017 yılı inşallah bir yatırım yılı olacaktır. Geçen yıla göre yatırımlara ayrılan ödenekleri enflasyonun 3 katından fazla artırıyoruz. Böylece yatırımlarımız reel olarak artıyor, Türkiye ekonomisine can katıyoruz. Biliyoruz ki daha çok yatırım daha çok üretim demek, daha çok üretim de daha çok istihdam demek. İnsan kaynağının en önemli sermayemiz olduğu bilinciyle yine en büyük payı eğitime ayırdık. 2017 yılında bütçemizin yaklaşık 5'te 1'ini eğitime ayırıyoruz, OECD ortalamalarına çıkartmış oluyoruz. Benzer şekilde, sağlığa ayırdığımız bütçeyi artıyoruz, 111 milyara yükseltiyoruz. Böylece bütçemizin 3'te birinden fazlasını eğitim ve sağlığa ayırmış oluyoruz. İnsan merkezli bütçe böyle olur."
"Yapısal reformlarla başaracağız"
2008 yılındaki küresel krizin etkilerinin hala sürdüğünü ifade eden Şimşek, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranlarında beklenen iyileşmenin sağlanamadığını, özellikle 2016 yılında küresel ekonominin beklentilerinin altında bir performans gösterdiğini söyledi. Büyümenin, küresel kriz sonrası en düşük düzeyde olduğunu belirten Şimşek, "Zayıf uluslararası ticaret, korumacılık, İngiltere'nin AB'den ayrılması, azalan sermaye akımları, artan küresel borçluluk gibi faktörler bütün ülkelerin büyüme oranları üzerinde ciddi baskı oluşturuyor." dedi.
Şimşek, şu görüşlere yer verdi:
"Türkiye ekonomisini küresel gelişmelerden bağımsız anlamak ve değerlendirmek mümkün değildir. Küresel ekonomideki zorlu koşullara rağmen, büyük kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisi 27 çeyrekte üst üste ortalama yüzde 5,2 oranında büyümüştür. Küresel ekonomideki durgunluğu, çevre ülkelerdeki jeopolitik gelişmeleri ve 15 Temmuz hain darbe girişimini göz ardı ederek Türkiye'nin performansını eleştirmek hakkaniyete sığmaz. Bütün bu sıkıntılara rağmen her birisi kıta büyüklüğünde olan Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesi yüzde 2,1. Türkiye böylesi zorlu yılda bile gelişmekte olan bu ülkelerden daha hızlı büyümeyi başarmıştır. Büyümeyi orta vadede daha yükseğe çıkarmayı, 2018 ve 2019 yıllarında tekrar yüzde 5 seviyesine çıkartmayı hedefliyoruz. Bunu da yapısal reformlarla başaracağız.
Türkiye'nin milli gelirini büyütürken insanımıza iş sağlamanın gayreti içerisindeyiz. 2007 yılından bu yana 6,9 milyon vatandaşımıza ekmek, iş kapısı açtık. OECD ülkeleri arasında en yüksek istihdam sağlayan ikinci ülke olduk. Ancak iş gücüne katılım oranının yüzde 44'ten yüzde 52'ye yükselmesi işsizlik oranının düşüşünü sınırlamıştır. İstihdamı daha da artırmak için hem reform yapıyoruz hem de bütçeden güçlü destekler sağlıyoruz."
"Mali disiplindeki sağlam duruşumuz..."
Kadınların istihdam ve iş gücü katılımını teşvik eden uygulamaları hayata geçirdiklerini, 10 yıl önce yüzde 23 olan kadınların iş gücüne katılım oranının bugün yüzde 33'e yükseldiğini belirten Şimşek, ancak bunun yetersiz olduğunu, daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi.
"Mali disiplindeki sağlam duruşumuz dünya ekonomisinin en sıkıntılı dönemlerinde Türkiye'yi şoklara karşı dirençli kılmıştır." ifadesini kullanan Şimşek, bütçe disiplini, sağlanan güven ve istikrar ortamı, sağlıklı politikaların, enflasyonun düşmesinde kilit rol oynadığını, 34 yıl aradan sonra enflasyonun tek haneye düşürüldüğünü belirtti. Şimşek, "2016 yılında yüzde 7,5 olan hedefimizi muhtemelen tutturacağız. Ancak bu yetmez, enflasyonu daha düşük seviyelere çekmek için çabalayacağız." dedi.
Şimşek, son yıllarda Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan cari işlemler açığının önemli ölçüde düşürüldüğünü vurgulayarak, "2011 yılında yüzde 9,6'ya kadar yükselen cari açığın milli gelire oranını 2016'da yüzde 4,3 seviyesine düşüreceğimizi öngörüyoruz. 2017 yılında turizm kayıplarımızın önemli ölçüde telafi edilmesiyle bu açığın daha da gerileyeceğini tahmin ediyoruz." ifadesini kullandı.
Yurt içi tasarrufları artırmak, enerjide dışarıya bağımlılığı azaltmak ve ihracatın katma değerini artırmak için birçok tedbir alındığını ve alınmaya devam edildiğini anlatan Mehmet Şimşek, bireysel emeklilik sisteminde devlet katkısıyla katılımcı sayısı ve fon büyüklüğünün ikiye katlandığına işaret etti.
Şimşek, bankacılık ve finansal sektörün sağlıklı ve güçlü olmasının Türkiye ekonomisinin gücüne güç kattığını, direncini artırdığını belirterek, şunları kaydetti:
"14 yıl boyunca yatırım ortamını iyileştirmek, yerli ve uluslararası yatırımı teşvik etmek için yine önemli adımlar attık. Bu yatırımcı dostu politikalarımız sonucunda 2003 yılından bu yana neredeyse 173 milyar dolar uluslararası yatırım çektik. Daha önce Türkiye'de faaliyet gösteren 5 bin civarında firma varken bu sayıyı 2016 yılıda 51 binin üzerine yükselttik. Müteahhitlerimiz 2003 yılından bu yana yurt dışında 277 milyar dolardan fazla iş üstlendiler. Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik şirketinin 40'ı Türk firması." AA