Çok Bulutlu 11.6ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
TRT Haber 01.07.2023 23:00

Turan Emeksiz’in otopsisini yapanların savunmaları ilk kez yayınlandı

63 yıl önce Gureba Hastanesi’nin otopsi salonuna girdiklerinde, bir gün önce polis kurşunuyla ölen Turan Emeksiz’in bedeni sehpanın üzerindeydi. Emeksiz’in vücudundan mermi çekirdeğini çıkardıktan 28 gün sonra 27 Mayıs darbesi oldu. Otopsi raporunda imzası olan üç isim tutuklandı. Savunmaları ilk kez ‘Yeter! Söz Savunmanın’ belgeselinde yayınlandı.

Yassıada’da ‘İstanbul-Ankara Olayları’ davasının sanıkları arasında yer alanlar, Savcı Cemil Cahit Tokar, Morg Müdürü Dr. Mehmet Dinçer ve Doç. Dr. Talia Bali Aykan'dı...

TRT Haber seyircisiyle buluşan dördüncü bölümde Turan Emeksiz’in ölümünün ardından yaşanan süreç anlatıldı. İstanbul’da öğrenciler 28 Nisan 1960 tarihinde Meclis’te kabul edilen ‘Tahkikat Komisyonu’na tepkiliydi. Protestolar çığ gibi büyüdü. Beyazıt Meydanı’nın çevresini polis ekipleri sardı. Taşlı sopalı eylemleri bastırmak için polis silah kullandı. Mermilerden biri Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz’e isabet etti, Gureba Hastanesi’ne kaldırıldığında çoktan hayatını kaybetmişti.

Küley: Turan Emeksiz’in cesedini savcıya teslim etmedim

Turan Emeksiz’in cenazesi otopsi için Adli Tıp Kurumuna teslim edilmedi. Nedenini Gureba Hastanesi 2. Dahiliye Kliniği Şefi Prof. Dr. Müfide Küley tanık olarak Yassıada’da anlattı.

Müfide Küley: Savcı Sebati Yalçın Bey ile görüştüm. Telefon ile tabii ve ‘dünkü hadiselere ait ise eğer bu ceset, gönderiniz’ dedi. Dedim ki, ‘Bugünkü haletiruhiye içinde ben bu cesedi elimde resmi bir vesika olmadan veyahutta morgdan gönderilen bir araba olmadan vermekte mütereddidim’ dedim. ‘Şifahi emir telakki ediniz sözümü, veriniz’ dedi. Kapattım telefonu fakat bir türlü vermeye cesaret edemedim.

Salim Başol: Niçin, niçin?

Müfide Küley: O günkü haletiruhiyeyi bildiğim için eğer biz açık bir belediye arabasında cesedi göndermiş olsaydık, ceset yerine vasıl olmazdı.

Salim Başol: Ne olurdu?

Müfide Küley: Mutlaka talebe vaziyet etmek isteyecekler, ‘cenaze merasimi yapacağız’ diye bir yere götürecekler, bilmiyorum ne olabilirdi?

‘Turan Emeksiz’i seken bir kurşun öldürdü’

Gureba Hastanesi’nde Morg Müdürü Dr. Mehmet Dinçer ve Patalog Doç. Dr. Talia Bali Aykan Savcı Cemil Cahit Tokar huzurunda otopsiye başladı. Prof. Dr. Müfide Küley ve 3 arkadaşı otopsiye tanıklık etmek istedi. Savcı Tokar bu talebi kabul etti. Sağ sırtında kurşun giriş deliği bulundu. Çıkış deliğine rastlanmadı. 9 milimetre çapında mermi çekirdeği cilt altı yağ tabakasından çıkarıldı. ‘Aort damarı tahrip oldu iç kanama yüzünden vefat etti.’ Emeksiz’in ölüm nedeni bu şekilde yazıldı. Rapora göre, Turan Emeksiz’i öldüren seken bir kurşundu.

Orhan Ternar otopsi sırasında çektiği fotoğrafları savcıdan gizledi

Otopsi raporu yazılırken, delillerin fotoğrafla belgelenmesi için kliniğin baş asistan Doktoru Orhan Ternar odaya alındı. 7 kare fotoğraf çekti. Ancak savcıya makinesinden çıkan ruloyu teslim etmedi.

Cemil Cahit Tokar: Orhan Ternar adındaki bu arkadaş adli müessese ve adli otoriteler karşısında bir Sherlock Holmes özentisiyle çıkmış bir kimsedir. Biz resim çektirmeyi kendisine teklif ediyoruz ve resim çekmek için salona alıyoruz çektiğimiz resimleri bizden saklıyor.

Salim Başol: Sebebi neymiş, sebebi?

Cemil Cahit Tokar: Hiçbir şekilde bu rulonun değiştirilmiş olduğu aklımdan geçmedi. Onun için cebime koydum ve otopsi bittikten sonra doğru Adli Tıp Reisliğine gittim. Adli Tıp Reisliğinde reisin kendisini bularak bu filmin mühim olduğunu ve ama acil banyo ettirilmesi gerektiğini söyledim, o da fizik şubesi reisine telefon etti ve beni de oraya gönderdi, ikimiz birlikte şeye gittik, Adli Tıp Reisliğinin fotoğraf atölyesine gittik. Fotoğrafçıya teslim ettim. O da banyo yaptı. Ve neticede birkaç dakika sonra girdi çıktı, banyodan çıktı bir de baktık ki, bomboş bir film. Tamamen yanmış bir film. Hiçbir şey aklımızdan hiçbir şey geçmedi ve hatta fotoğrafçı kendisi de dedi ki, ‘efendim galiba fotoğraf usulüne uygun çekilmemiş, ışık kapmış olacak film yanmış’ dedi.

Savcı Tokar: Orhan Ternar hakkında soruşturma başlattım

Otopsiden 3 gün sonra Turan Emeksiz’in cenazesi İstanbul’daki Merkez Efendi Mezarlığı’na defnedildi. Yandığı söylenen film Orhan Ternar tarafından banyo yapıldı. Soruşturma savcısından gizlenen fotoğraflar darbeden 1 ay sonra Kim Dergisi’nde yayımlandı.

Cemil Cahit Tokar: Neşredilen bir Kim Dergisi’nde otopsinin resimlerini görünce o zaman aldatıldığımızı anladım. Ve suç delillerini saklamaktan, emniyeti suiistimal eylemekten Orhan Ternar hakkında tahkikat müzekkeresi yazdım.

Aykan: Mermi çekirdeğinin değişmesine imkân yok

Otopsiye girenler de harekete geçti. Doç. Dr. Talia Bali Aykan ve Dr. Mehmet Dinçer, haberde yer alan mermi çekirdeğinin mukayesesini istedi. 29 Temmuz 1960 tarihli dilekçe Yüksek Soruşturma Kurulu’na hitaben yazıldı. Fotoğraflar yayınlanınca kurul da Adli Tıp Reisliğinden yeniden rapor istedi. Ancak bu kez raporun altında imzası olan isimler değişti. Üstelik ilk raporla tutarsızlıklar ortaya çıktı. Mermi çekirdeğinin sekmeden, doğrudan Turan Emeksiz’e saplandığı belirtiliyordu. Oysa ikinci rapor ceset görülmeden tanzim edildi. Ancak kurul, ilk otopsi raporuna imza atanlara soruşturma başlattı. 5 Ekim’de adli tıp heyeti tutuklandı.

Talia Bali Aykan: Kurşun yarasını süngü yarasına benzetebilirim. Ama süngü yarası demem ve dememişimdir. Dememişimdir.

Salim Başol: Süngü yarasına benzer demişsiniz.

Talia Bali Aykan: Evet! Süngü yarasına benzetmişimdir. Yalnız burada bu uzun yaradan kurşunun buraya yan girdiği neticesini çıkartamam.

Salim Başol: Anlaşıldı. Bu mermi çekirdeği değişmiş diyor. Sizin şimdi şeyiniz nasıl değişebilir. Kimler değiştirebilir?

Talia Bali Aykan: Şimdi efendim, bir kere mermi çekirdeğinin değişmesi tabiatıyla bahis mevzu değil. Hiçbir zaman hiçbir imkân ve şartlar altında böyle bir şeyin olmasına imkân ve ihtimal yok.

Küley: Soruşturmada gösterilen kurşun farklıydı

Kurşun Turan Emeksiz’in vücuduna sekerek mi yoksa doğrudan mı girdi? Bu sorunun yanıtı olayın kaza mı cinayet mi olduğunu ortaya çıkaracaktı. Tanıklık yapan Prof. Dr Müfide Küley’e bu soru soruldu.

Müfide Küley: Sekerek girdiğini tahmin etmiyorum beyefendi. Çünkü üç ayrı kemik dokusunu süratle geçmiş. Sekerek giren bir kurşunun yumuşak doku içinde yahut birinci sert doku içinde kalmasını zannederim. Hâlbuki rahat rahat üçünü de geçmiş sonra gelmiş ve yağ dokusu içinde kalmış.

Salim Başol: Kalmıştır.

Müfide Küley: Evet efendim.

Salim Başol: Bundan sekmeyerek doğrudan doğruya girdiğini mütalaa edebiliyorsunuz.

Müfide Küley: Zannediyorum.

Salim Başol: Manzarası… Manzarası şöyle, manzarası hani masaya konunca görünüşü.

Müfide Küley: Asıl kurşunun…

Salim Başol: Cismi.

Müfide Küley: Cismi sağlam, yalnız tepe kısmında bir meyil var. Tepe kısmında bir eğrilme vardı efendim. Bize soruşturmada gösterilen kurşun o günkü gördüğümüzden tamamen farklıydı.

Küley ve Aykan Yassıada’da karşı karşıya geldi

Müfide Küley, tanıklığının ardından Talia Bali Aykan da kürsüye çağrıldı. Salim Başol’un soruları iki bilim insanını karşı karşıya getirdi.

Talia Bali Aykan: Bu kurşun sekmiş midir, sekmemiş midir davası? Hiçbir şey söyleyemem pek tabii. Çünkü bilmiyorum, balistik mütehassısı değilim. Seken bir kurşun nasıl gelir, nereye kadar gider? Bunu bilmiyorum. Ondan sonra yani vücutta nerelere kadar? Bunu bilmiyorum.

Salim Başol: Hayır! Bakın şimdi bir dahiliyeci şimdi söyleyebiliyor da diyorum siz, size, sizin az çok ihtisasınız dahilinde.

Talia Bali Aykan: Yok yok ihtisasım dahilinde değil.

Salim Başol: Dahiliyeci otopside bulunmaz. Ama siz bulunuyorsunuz.

Talia Bali Aykan: Yok efendim dahiliyeciler daima otopside bulunur ve dahiliyeciler ne kadar otopside bulunursa biz de o kadar bulunuruz. Çünkü dahiliyeciler…

Salim Başol: O söylüyor işte, ‘sekmiştir’ diyor. ‘Sekmiştir ve değiştirilmiştir’ diyor.

Talia Bali Aykan: Müfide Hanım herhalde balistikten anlıyorlar efendim, ben anlamıyorum. Hiç katiyen anlamıyorum.

Müfide Küley: Adli tıpla meşgul değilim

Morg Müdürü Mehmet Dinçer, merminin sekme sonucu vücuda girdiğine kesin olarak inananlardan. Ancak Salim Başol’un savunmayı kısıtlayacak hamleleri gecikmedi. Zor da olsa Dinçer de Küley’e soru yöneltebildi.

Mehmet Dinçer: Şunu soruyorum kendilerine; daha evvel böyle bir kurşun yaralı otopsi yapmışlar ve kurşun görmüşler mi? Böyle bir şeye tesadüf etmişler mi? Evvela bunun sorulmasını istirham ediyorum.

Salim Başol: Yani başka bir otopsi de bulunmuşlar mı?

Mehmet Dinçer: Evet, böyle bir kurşunla yani bu mevzuda temas etmişler mi?

Salim Başol: Böyle söylüyor efendim.

Müfide Küley: Valla bilhassa adli tıpla meşgul değilim beyefendi.

Salim Başol: Değilsiniz tabii.

Müfide Küley: Fakat kurşun yarasını talebeliğimden itibaren gördüm müteaddit defalar. İntihar kastıyla…

Salim Başol: Görev gelmiştir tabii.

Müfide Küley: Cinayet kastıyla…

Salim Başol: Başka bir şey.

Mehmet Dinçer: Sonra efendim kurşunun fotoğrafının masada çekildiğini görmüşler mi, görmemişler mi?

Salim Başol: Gördünüz mü efendim? Böyle fotoğrafının çekildiğini.

Müfide Küley: Efendim, kurşunun resmi zannediyorum, otopsinin resmini alırken tesadüfen çıkmış ve orada çok küçük çıkmış. Sonra büyültülmüştür.

Silah Teknisyeni Özkan: Sekme kurşun olabileceğini söyledim

Tanıklığına başvurulan sadece Prof. Dr. Küley değildi. 2 Eylül 1960 tarihli raporda imzası olan silah teknisyeni Fikret Özkan da dinlendi. Vücuttan çıkarılan çekirdeği nasıl incelediğini anlattı.

Fikret Özkan: Efendim otopsi esasen müessesemizde yapılmadı. Hastanede yapılmış ve çekirdek müessesemize getirilmiş. Adli tıp binasına getirilmiş. Sonra efendim, çekirdeğin bir tarafında atıldığı silahın namlusuna has izlerden mana iki kademeli bir ezik vardı. Ve çekirdeğin kaidesi de aşağı doğru böyle biraz uzamıştı.

Salim Başol: Bir rapor verdin mi? Bir rapor.

Fikret Özkan: Hayır efendim, arz ediyorum.

Salim Başol: Ve çekirdeğin zirvesi salimdi. Bu vaziyet karşısında bu çekirdeğin yarasını sordum, giriş yarasını. Ne şekildedir diye. O sırada Talia Hanım orada bulunuyordu. Bunun bir bıçak yarası şeklinde olduğunu söyledi.

Salim Başol: Evet.

Fikret Özkan: Ben de bu çekirdeğin bir yanında bulunan ize ve giriş deliğinin böyle bıçak yarası şeklinde olmasına göre, bunun bir sekme kurşun olabileceğini söyledim. Ve sonra bunun resmini çektirttik. Bildiğim bundan ibaret efendim yani şahit olarak.

Salim Başol: Bu Orhan’ın Orhan Ternar’ın çektiği fotoğrafla mermi çekirdeği aynı değil midir?

Fikret Özkan: Değil efendim. Birbirine uymuyor.

Zehra Arslan: Emeksiz Cebeci’ye gömüldüğünde herhangi biriydi

Aradan yıllar geçti, Turan Emeksiz’in bedeni üzerinden yürütülen tartışma hiç bitmedi. Belgesele röportaj veren Prof. Dr. Zehra Arslan 28 Nisan’dan sonraki öğrenci olaylarında Emeksiz’in simge olduğunu söyledi. Arslan; “27 Mayıs sonraki iktidar tarafından da devlet tarafından bir şehit yani bir meşruiyet inşasının sembolü haline getirilmiştir. O bakımdan baktığımızda gerçekten enterasan bir algı var. Daha önce bir halk düşmanı ama 27 Mayıs’tan sonra da yeni sürecin ‘İkinci Cumhuriyet’ kendi adlandırmaları ile ‘İkinci Cumhuriyet’in inşasında Turan Emeksiz bir semboldür bir simgedir. Gizlice gömüldüğünde o halk düşmanıydı. Daha sonra Anıtkabir’e gömüldüğünde o bir hürriyet şehidiydi, devrim kahramanıydı. Ve 1988’de Cebeci Şehitliği’ne gömüldüğünde de o herhangi biriydi.” ifadelerini kullandı.

Aykan’ın mektubu: Yassıada Saati programını kaydedin

Doç. Dr. Talia Bali Aykan’ın Yassıada’da esir hayatı sırasında yazdığı mektuplar da belgeselde ilk kez yayınlandı. Turan Emeksiz’in otopsisine girdiği dönemde profesörlük sınavlarına hazırlanıyordu. Sınava girebilmek için çok çabalasa da üniversiteye yazdığı mektuplardan istediği neticeyi alamadı. Sınavlar aklındayken, savunmasına da çalışıyordu. Otopsi raporuna attığı imzanın hep arkasında duran Aykan, yazdığı mektuplardan “Yassıada Saati”nin kaydedilmesini istediği anlaşılıyor.

8/2/1961 Sevgili Fahriciğim, anneciğim, Lamia ablacığım… Fahriciğim, yine tape meselesine geliyorum. Ben tape’nin, bana taallük eden kısmını daimi olarak saklamak ve tape’i alacak olanlara da bunu ikame etmek istiyorum. Amerika’da Dr. Fruth’e yazarım. Goldblatt’a veya Schwartz’a yazarım. Memnuniyetle, hatta birkaç tape’i, hediye olarak gönderirler. Hayatımın en mühim vak’alarından biri olan bunu kaydettirmek için, bunu kendilerinden isteyebilirim. Sevgiyle, hepinizin gözlerinden öperim.
Talia

Talia Bali Aykan’ın Yassıada’daki esir hayatı 5 ay 10 gün sürdü. Bu süreçte profesörlük sınavına giremedi. Unvanını ancak 1964’te alabildi. Kendi geliştirdiği otopsi tekniği kitabını kaleme aldı. 70’den fazla makalesi yayınlandı. Savcı Cemil Cahit Tokar ve Dr. Mehmet Dinçer ile birlikte af kanunundaki değişiklikle kovuşturma yapılmamasına karar verildi.

289 saat ses kaydı dinlenerek hazırlanan belgeselin görüntü yönetmenliğini Tahsin Özkan üstlendi. Metin yazarlığı ve editörlüğünü Köksal Akpınar ile Hüseyin Günay yaptı. ‘Yeter! Söz Savunmanın’ final bölümü 8 Temmuz Cumartesi 23.00’te TRT Haber’de yayınlanacak.

ETİKETLER
Sıradaki Haber
Cumhuriyet tarihinin ilk muhtırası olan Cemal Gürsel’in mektubundaki sır çözüldü
Yükleniyor lütfen bekleyiniz