Parçalı Bulutlu 15ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
AA 16.09.2015 17:55

"AK Parti'nin kaderi Türkiye'nin kaderidir"

Başbakan Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında soruları yanıtladı.

"AK Parti'nin kaderi Türkiye'nin kaderidir"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, özel bir televizyon kanalında canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

AK Parti'nin kurucu değerlerine işaret eden Davutoğlu, sağlam bir ahlak ile tahkim edilmeyen gücün insanı yanıltıcı yönlere sevk edebileceğini belirtti.

Baskıcı 28 Şubat döneminin bütün acıları ve sancıları üzerinde AK Parti'nin kurucu kadrosu ile yola çıktıklarını anlatan Davutoğlu, AK Parti'nin bu güce ulaşması ve bu gücü tahkim ederek millete hizmet etmesinin kolay olmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

Davutoğlu, "Kurucular arasında yer alan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü kongreye davet ettiniz ancak ortaya çıkan MYK, MKYK listelerine baktığımızda şöyle bir tespit yapıldı; Sayın Gül'e daha yakın isimler liste dışında kaldı. Kurucu kadroları yeterince parti yönetimine yansıtmama gibi bir durum mu var?" sorusunu yanıtlarken şunları söyledi:

"İsimlerin şuna veya buna yakın olması ise kesinlikle fraksiyonel bir yaklaşım. Şu isimler Abdullah Gül'e yakın, şu isimler Davutoğlu'na, şu isimler Sayın Cumhurbaşkanına, vesaire, bunlar, doğru tasnifler değil. Baktığınızda bu isimlerin geçmişte en zor dönemlerden nasıl omuz omuza çıktıklarına herkes şahittir. Böyle kategorilerle tasnif etmeye kalkarsak işte tam da ben bunu engellemek için 'AK Parti'nin kaderi, Türkiye'nin kaderidir' diyorum. Eğer biz, AK Parti'nin içinde ikinci kaderler oluşturmaya başlarsak, Allah korusun, 'Şunların kaderi, bunların kaderi, diğerlerinin kaderi birbirinden ayrıdır' gibi bir şey oluşturulma çabaları olursa o zaman AK Parti'nin kaderi de etkilenir Türkiye'nin kaderi de etkilenir. Hiçbir şey Türkiye'nin kaderinden o anlamda AK Parti'nin kaderinden azade ve daha önemli değildir."

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ayşe Böhürler'in açıklamalarına ilişkin değerlendirilmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, "AK Parti kadroları içinde tabii ki bu tür iç muhasebe niteliği taşıyan açıklamalar olabilir. Bunları dikkatlice gözönüne almayız. Varsa bir eksiklik, ben bütün toplantılarda herkese söylüyorum, 'Burada hiç kimse zihnine sansür koymasın. Herkes düşüncelerini açıklasın' ama iş bitip de yola çıktığımızda orada farklılıklar biter. Orada artık beraberce bir vizyonu, bir eylemi başarıya ulaştırmaktan başta zihnimizde kaygı olmaması lazım" ifadelerini kullandı.

'Siyasi yapıda en önemli birleştirici unsur aidiyet bilinci'

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de değişik toplum kesimlerinin sadece Kürt vatandaşların değil bazen Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakar kesimlerin ve solcuların, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta baskı altında kaldıklarını anlattı.
Geçmişte "Bak bu devlet var ya senin anadilini kullanmana izin vermiyor?" şeklinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kast ederek, sözler söylendiğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Türklerin de Kürtlerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. Aidiyet bilinci değişik şekillerde dışarıya yansır ama insanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri bu aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir. Biz o aidiyet bilincini, hissiyatını tekrar kurduk. Kurduktan sonra kime oy verir, ne verirse herkesin şahsi kararıdır. Bunlar olurken, terörü tırmandıracak eylemler yapılıyorsa ki yapıldı, Kobani sebebiyle nasıl bir katliam gerçekleştirildiğini Diyarbakır'da değişik yerlerde biliyoruz. Bunlar yaşanırken Türkiye'de bu demokratikleşme adımları atılırken, Irak ve Suriye'de otoritenin ortadan kalkması suretiyle orada biriken silahları vesaireyi, Türkiye'ye değişik illegal yollarla sokup, bazı yerlerde depolama cihetine gidiliyorsa, işte o andan itibaren 'Barış demek, Çözüm Süreci' demek bu terörü destekleyen çevreler açısından anlamını kaybeder."

'Operasyonlar devam edecek'

Şehit verilen olayların çoğunda bir çatışmanın yaşanmadığına işaret eden Davutoğlu, "Korkakça ve haince yola mayın döşüyor, yola patlayıcı koyuyor. Bu örgütün psikolojini de yansıtan bir şey. Silahlı Kuvvetler alan hakimiyetini kesinlikle sağlayana kadar her yerde bu operasyonlar devam edecek. Hiçbir tereddüt olmasın seçime gidiyoruz, şu olur, bu olur, seçimler ülke huzuru içindir. Onun için yapılır eğer herhangi birileri ülke huzurunu bozmak için eylem içine girmişlerse, karşı tedbir almak konusunda hiçbir şeyden kaçınmayız. Hem seçim güvenliğini sağlayacağız hem de Türkiye'yi de bu terör belasına karşı ayakta tutacağız" diye konuştu.

Çözüm Süreci'nin halkla yürüttükleri bir süreç olduğunu ve onun da yürüyeceğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bir taraftan bizi oyalayarak bir süreç işletmek sonra da ayaklanma çağrıları yapmak... Bir değil, iki değil. Kobani'de ayaklanma çağrısı yapan Demirtaş'tı, 7 Haziran'dan sonra yapan da Figen Yüksekdağ'dı. Nasıl bir iyi niyetten bahsedebiliriz. Neyi yapacaklar, neyi görüşecekler? Çok açık net söylüyorum, Türkiye'de meşru silahlı güçler dışında var olan bütün silahlı gruplar tasviye edilene kadar bu operasyonlar kararlılıkla sürecek."

"Bütün vatandaşlarımızın verdiği oy kutsaldır"

HDP'ye oy veren seçmenlere yönelik ağır ifadeler kullanılmasına ilişkin Davutoğlu, şunları kaydetti:

"7 Haziran'dan sonra bunu defaatle söyledim. Bir kez daha bu vesileyle söyleyeyim. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun bütün vatandaşlarımızın verdikleri oy kutsaldır. Yaptıkları seçim kendi seçimleridir. Dolayısıyla kimse bu sebeple, bir diğerini tahkir edemez, ötekileştiremez. O oyu geçersiz veya değerli kılamaz. Bana verilen oy ile HDP, CHP, MHP'ye verilen aynı oydur. Çünkü o oyun kendisi önemli değil, o oyu veren vatandaş aynıdır, aynı değerdedir. Bu anlamda herhangi bir HDP'ye oy veren vatandaşlarımızı tahrik eden ifadeyi doğru bulmam. Değişik partilerden, AK Parti'ye yönelik ağır hakaretler söz konusu. Cumhurbaşkanımıza ayrıca yapıyorlar. AK Parti'ye, bana ayrıca ama bunlar bile bizim HDP, MHP, CHP'ye oy veren vatandaşlarımızın herhangi bir şekilde rencide edilmesine sebebiyet verilmesini mazur görmemiz mümkün değil. Her bir vatandaşımız kıymetlidir."

"HDP'nin hasım mı, rakip mi olacağı vereceği tepkiye bağlı"

Siyasi partilerin demokrasilerde düşmanları değil, rakipleri olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, sonunda kim kazanırsa ülkeyi onun idare edeceğini dile getirdi. Siyasetin intikam hissiyle yapılamayacağını kaydeden Davutoğlu, "Bugün 'AK Parti'den rövanş alacağız' diyenleri gördüğümüz bir Türkiye'de ne kadar yanlış bir sonuç olduğu ortada" dedi.

"Kimdir bizim hasmımız?" diye soran Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bizim hasmımız terör örgütüdür. HDP'nin hasım mı, rakip mi olacağı terör örgütüne vereceği veya vermeyeceği tepkiye bağlıdır. HDP siyasi parti olarak davranırsa bizim rakibimizdir, terör örgütünü meşru kılar, destek verir, onun arkasında durursa o zaman bizim değil, milletin hasmı haline gelir. HDP'ye oy veren seçmenler ise ne niyette ve hangi sebeple oy vermiş olursa olsun bizim için kutsaldır."

Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasında öne çıkan bazı başlıklar ise şöyle:

"Doğu ve Güney Doğu'da yaşayan vatandaşlarımız, gür bir sesle terör örgütüne ve bunu destekleyenlere dönüp; '90'lı yıllarda şikayetçi olduğumuz her şeyi siz yapıyorsunuz. Faili meçhulleri siz yapıyorsunuz. Yol kesmeleri ve orada baskıları siz yapıyorsunuz. Yayla ve mezraları siz barış içinde kullanılabilecek halden çıkartıyorsunuz. Siz haraç topluyorsunuz' diyip, Türkiye'deki demokrasiyi desteklemeli."
"Şehit haberi verilmesi olabilecek en ağır sorumluluk alanlarından biridir. Kaymakam ya da vali orada haber veren bir postacı değildir. Onlara yukarıdan konuşma hakkına sahip olan bir yetkili de değildir. Oraya gidip acıyı paylaşmak, acıyı paylaştıktan sonra da 'emriniz, talimatınız nedir' diye sormakla yükümlüdür. Oraya gideceksiniz, yanınızda da kameralar olacak, bunu kabul etmek mümkün değil. Ben gerekli soruşturmanın derhal açılması talimatını verdim."

"İsrail ile bazı görüşmeler oldu ama böyle bir zihniyetle nasıl görüşme, nereye ulaşacak? Yani diyelim belli bir mesafe alıyorsunuz, İsrail, Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden almaya çalışan, tahrip etmeye çalışan bir İsrail ile herhangi bir şekilde normalleşmemiz mümkün mü? Mavi Marmara'dan kalan tazminat görüşmeleri vardı, tamam onlar belli noktaya geldi. Ama bilinsin ki bizim İsrail ile normalleşmemiz, Kudüs de dahil olmak üzere Filistin'in bütün topraklarının özgürlüğüne kavuşması, Filistinlilerin herhangi diğer halklar gibi kendi ülkelerinde onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayacak bir barışa kadar çok zor."

(AA)

Sıradaki Haber
'Terör örgütleri asla amaçlarına ulaşamayacak'
Yükleniyor lütfen bekleyiniz