Yardım geleneğinin simgesi sadaka taşları zamana direniyor.Fakirin onurunu korumak, zenginin ise yardım esnasında gururlanmasını engellemek için yapılan bu taşlardan çok azı hala ayakta duruyor.
Sadaka Taşları ataların bütün dünyaya nam salan yardımlaşma medeniyetinin birer simgesi olarak tarihte yerini almıştır.
Osmanlı'da "Veren el alan eli görmeyecek " hassasiyeti ile sadaka taşlarını oluşturulduğunu belirten Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, sözlerine şu şekilde devam etti.
"Bu mantıktan gelen insan sadaka taşını icad etmiş.Zenginler geliyor buraya gönlünden kopan ki çok kopar Hz. Ebubekir gönüllüdür biraz. Yatsı dağılınca tenhalaşınca ortalık bu sefer fukara gelir.Günlük ihtiyacı kadarını alır işi biter. Diğer fakire de bırakır."
Amaç fakirin onurunu korumak, zenginin ise mağrur olmasını engellemek olduğunu belirten Sultanahmet Camii Eski İmam Hatibi Emrullah Hatipoğlu ise sadaka taşının öneminin büyük olduğunu söyledi.
" Dilencilik niye olur. Kurumlar yok dilenciliğe yol açamayacak yapı yoksa bir kısım insan sahtekarlıktan yapar bir kısmı ihtiyacından yapar. Kuran'da öyle der öyle insanlar var ki utandıklarından bir şey isteyemez. Sadaka taşı bundan dolayı var. "
Sadaka taşlarının boş kalmaması için tedbirler alınmış ay vakıflar kurulmuş dükkanlar vakfedilmiştir.Bu sistemde Osmanlı Devletinde vakıfların sayısı 30 bine kadar yükselmiştir.
Şehzade cami ve Yeni cami ile Üsküdar Gülfem Hatun Camii'nde sadaka taşları, günümüze kadar ulaşabilmişlerdir.