Çok Bulutlu 10.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
22.12.2013 23:09

İşte operasyon sonrası oluşan zarar

Babacan, 24 TV'de canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevapladı.

İşte operasyon sonrası oluşan zarar

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 17 Aralık operasyonu sonrası gündeme gelen maddi kayıplarla ilgili rakam verdi.

20 MİLYAR DOLAR KAYIP YAŞANDI

"Bir haftalık sürede tüm halka açık şirketlerimizin değeri 269 milyar dolardan, 249 milyar dolara düşmüş." diyen babacan Halk Bankasına ait kaybın ise 1 milyar 600 milyon doları bulduğunu belirtti.

“İDDİALAR HALK BANKASINA YÖNELİK DEĞİL”

17 Aralık operasyonu sonrası yargı sürecinin devam ettiğini anımsatan Babacan, hatalara, yolsuzluklara asla izin vermeyeceklerini ancak Türkiye üzerindeki oyunlara da müsaade etmeyeceklerini söyledi.

Ali Babacan, operasyonun 3 ayrı konuda olduğu hatırlatılarak "Halk Bankası Genel Müdürüne ilişkin iddiaların" sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Öncelikle bu iddialar Halk Bankasının kurumsal kimliğine, tüzel kişiliğine yönelik iddialar değil. Halk Bankasının yaptığı işlemler, Halk Bankasının İran'dan alınan petrol ve gazın, aynı zamanda İran'a yapılan ihracatın finansman işlemleriyle ilgili bir iddia yok oralarda. Bunu çok açık ortaya koymak lazım. Halk Bankasının banka olarak, kurum olarak yaptıklarıyla ilgili bir iddia yok.

Tamamen Genel Müdürümüzün etrafında dönen bazı iddialar. O İddiaların hepsi de teyide muhtaç, yine yargının sonuca bağlayacağı iddialar. Genel Müdürümüzü de aksi ispatlanana kadar, yargı sonuca varana kadar biz masum ve suçsuz kabul etmek zorundayız. Bu bir evrensel hukuk kuralı."

YOLSUZLUKLARIN ARKASINDA DURMAYIZ

Türkiye'de son 11 yılda mali suçlarla mücadelede Emniyet Genel Müdürlüğü verilerini paylaşan Babacan, şunları belirtti:

"Yolsuzluk, sahtecilik ve ekonomik suçlarda bu dönemde tam 91 bin 687 operasyon gerçekleştirmişiz Türkiye'de. Bakıyorsunuz kaçakçılıkta 113 bin 545 operasyon yapılmış, 214 bin 615 kişi yakalanmış. Organize suçlarda 2 bin 234 operasyon, 30 bin 570 şahıs. Narkotikte 123 bin operasyon, 259 bin şüpheli. Bu operasyonlara, bu çalışmalara bakın. Yıla, güne bölün, ne kadar yoğun bir mücadele olduğunu bu konuda görüyorsunuz. Biz hiçbir zaman yolsuzluğun üzerini örtmeyiz, hiçbir zaman yolsuzlukların arkasında durmayız, gereği ne ise yaparız."

"NAKİT ÖDE... ÖDE... 117 MİLYAR DOLAR"

Babacan, kamu bankalarının yönetim kurulları ve genel müdürlerini belirlediklerini, genel çalışma prensiplerini çizdiklerini ancak daha sonrasında ticari kararların bankalarca alındığını, siyasi müdahale olmadığını anlattı.

Kamu bankalarının performanslarına ilişkin bilgi veren Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son 11 yılda sadece temettü ve vergi geliri olarak bu bankalardan Hazine'ye aktarılan rakam; 31,5 milyar lira. Nakit bankalarımız tarafından kazanılmış, temettü ya da kurumlar vergisi olarak Hazine'ye yönelmiş. Bu dönemde bir yandan bankalarımız bu değeri üretirken, bir yandan da 2001 bankacılık krizinin faturası olarak, sadece kendi dönemimizde Hazine'den 117 milyar dolar ödedik. Batık özel bankalar için ve kamu bankalarının zararı için özel tertip Hazine kağıdı tertiplediler. Hazine özel tertip borçlanma senedi düzenledi, bu bankaların bilançosuna koydu. Dolayısıyla bu bankaların bilançosu bir şekilde düzeldi ama Hazine bir bakıma borçlanmış oldu. 2010 yılının sonunda bitti bu ödemeler. Nakit. Öde, öde, öde... 117 milyar dolar. Bir yandan bunu üstlendik, ödedik, bir yandan da bu bankalar kar etti, değer üreten bankalar haline geldi."

"EN KÜÇÜK ŞİKAYET BDDK VE BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULUNA BİLDİRİLİYOR"

Kamu bankalarıyla alakalı en küçük bir şikayetin bile kendisine ulaştığında BDDK ve Başbakanlık Teftiş Kurulunu hemen bilgilendirdiklerine dikkati çeken Babacan, şu ana kadar gelen ihbar ve şikayetlerin önemli bir kısmının da asılsız çıktığını bildirdi.

Kamu bankalarının aynı zamanda Sayıştay denetimine tabi olduğuna işaret eden Babacan, kamu bankalarının sadece yönetimiyle ilgili değil denetimiyle ilgili de önemli yasal düzenlemeler bulunduğunu ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, münferit bazı kredi haberlerinin zaman zaman gazetelerde yer aldığını da belirterek bu haberlere ilişkin BDDK ve Başbakanlık Teftiş Kurulunun inceleme başlattığını, rapor hazırladığını ve gerekiyorsa savcılıklara suç duyurusunda bulunulduğunu belirtti.

Babacan, şu ifadeleri kullandı:

"Ama bunlar toplama baktığınız zaman çok büyük değil. Halk Bankası yıl 2002: Toplam alacağının yüzde 48,8'i, neredeyse yarısı batak, takibe alınmış alacak. Biz böyle devraldık. Bakıyorsunuz bilançoya alacak görünüyor ama yarısı takibe geçmiş, alınamıyor. Bugün bu oran, yüzde 2,6. Sektör ortalaması 2,8. Düşünün ki sektör ortalaması olarak özel bankaları da var. Özel bankaların patronunun kendi hissesi var, şu var, bu var... Bu taraf kamu. Toplam bankacılık sektöründeki batak alacak özel bankalar dahil sektör ortalaması 2,8, Halk Bankası 2,6. Yani sektörden ortalamada daha iyi kredi yöneten bir bankadan burada bahsediyoruz."

"BİR SONRAKİ SENEYE BUNLARIN (SAYIŞTAY RAPORLARI) HEPSİ DÜZELİR"

Babacan, Sayıştay Kanununda değişiklik yaptıklarını da hatırlatarak bu değişiklikle Sayıştayın her yıl Meclis'e gönderdiği 100 sayfalık rapor yerine bin 800 sayfalık raporunun geldiğini ancak değişiklik kapsamında yer alan bazı kurumların mali tablolarının TBMM'ye ulaşmamasının eleştirilere yol açtığını söyledi.

Babacan, "Her kanunda, her yeni uygulamada ilk yıl eksiklikler olabilir, noksanlar olabilir. Karşılıklı anlayış farklılıkları olabilir. Ama ne olur? Kurumlar oturur, kendi aralarında anlaşırlar ve bir sonraki seneye bunların hepsi düzelir. Bunlar düzelmeyecek şeyler değil" değerlendirmesinde bulundu.

"İRAN İLE TİCARET HALK BANKASI ÜZERİNDEN YAPILIYOR"

Babacan, Halk Bankasının bir başka özellğinin de İran'la yapılan ticaret olduğunu kaydetti. İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) yaptırımlarına maruz kaldığını anımsatarak şunları belirtti:

"BMGK'nın yaptırımları BM'ye üye olan bütün ülkeler için bağlayıcı yaptırımlar. Bunun içerisinde Türkiye de var. BMGK karar aldığı zaman biz o yaptırımı devlet olarak uygularız, sınırlar içerisindeki uygulanmasını takip ederiz. Ancak İran'la ilgili münferit ülkelerin de yaptırım kararları var. Avrupa Birliği'nin kararları, ABD'nin yaptırımları var.

Münferit ülkelerin ve ülke gruplarının başka bir ülkeyle ilgili yaptırımları Türkiye'yi devlet olarak bağlamaz. Biz AB'nin bazı kararlarına katılıyoruz ama bu Türkiye'nin tercihi. Ancak İran'la ilgili konularda biz AB ve ABD'nin karar ve yaptırımlarına biz devlet olarak uymak zorunda değiliz.

ABD herhangi belli kurallara uymazsa o banka dolarla iş yapmasın diyor. Bir bankanın dolar işlemi yapmadan finansal piyasalarda varlığını sürdürmesi mümkün değil. Dolayısıyla biz o dönemde 'İran'la iş yapıp yapmama ya da nasıl yapma konusunda her bankamız serbesttir' dedik. Bütün bu bankalarımızdan özel sektörde birkaç banka kamuda da bir banka bu teşebbüse başladı. Fakat bütün bu resimde hem uluslararası kuruluşların hem İran'ın hem de AB ve ABD'nin güvenini kazanan banka Halk Bankası oldu."

Türkiye'nin İran'dan en önemli ithalatının petrol ve doğalgaz olduğunu anımsatan Babacan, bu paranın İran'a ödenmesi gerektiğini, İran'ın da Türkiye'den ithal ettikleri ürünlerin parasının ödemesi gerektiğini teyit etti.

Bütün bu para trafiğinin 2008'den bu yana sadece Halk Bankası üzerinden yürüdüğünü bildiren Babacan, "Bu durum hem kendi iç mevzuatımıza göre hem de uluslararası bankacılık düzenlemelerine göre kitabına uygun bir iş. Burada ne bir kara para var, ne bir ihlal tablosu var. Burada resmen petrol ve doğalgaz ithal ediyoruz. İran'a ihraç edilen kalemler arasında gıda, ilaç ve bu senenin temmuz ayına kadar altındı. Temmuzda altınla ilgili yaptırımlar devreye girince, altın devreden düştü ağırlıklı olarak gıda ve ilaç kaldı. Bunlar bazen Türkiye'den, bazen üçüncü bir ülkeden gider ama bunun nakit hareketi Türkiye üzerinden dolaşır. Dolayısıyla bizim burada pırıl pırıl tertemiz bir kuruluşumuz olan ve her şeyi kuralına göre yapan bankamızı yanlış işlerin içerisine girmiş gibi sunmak, bankacılık kanuna göre de suçtur ve yaptırım gerektirir. Bankacılık kanunun bankaların itibarını korumak için gerekli yaptırımlara sahip bir kanundur" ifadesini kullandı.

Bankacılığın itibar demek olduğunu vurgulayan Babacan, iddialarda bankanın kurumsal ve tüzel kişiliğine ilişkin hiçbir konu olmadığını, sadece Genel Müdürle ilgili bir iddia olduğunu bunun da araştırma safhasında olduğunu söyledi.
Babacan, herkesin Türkiye'nin bankalarının itibarına saygı göstermek zorunda olduğunun altını çizdi.

"CEMAATLER BİR ÜLKENİN EN ÖNEMLİ İNSAN KAYNAĞI"

Paralel devlet noktasında şüphelenilen yapının ne olduğunu düşündüğü sorusunu da yanıt veren Babacan, şöyle konuştu:

"Türkiye'de olsun başka Müslüman ülkelerde olsun cemaatler toplumsal yapının bir gerçeği. Bana göre bu yapıların çok önemli bir fonksiyonu: kendi değerlerine bağlı, kendi kültürünü özümsemiş, karakteri sağlam, ilkeli, dürüst insanlar yetiştirmek. Bu insanların sayısının mümkün olduğunca çok olmasını sağlamak, ve mümkün olduğunca çok geniş bir alanda hizmet vermesine vesile olmak.Bir ülkenin en önemli kaynağı insan kaynağıdır. Buraya kadar çok önemli bir hizmet bu. Dünyanın dört bir yanında okullar. Ben burada tek bir cemaati kastetmiyorum, bu yolda insan yetiştirmek isteyen faaliyet gösteren çok güzide kurumlarımız var ve bunları Türkiye için ve ihlasla yapıyorlar.

Ama bu kişileri daha sonra takip altında tutmak, bu kişilerle belli organizasyon yapıları oluşturmak, bu kişileri ayrı bir emir komuta zincirine bağlamak. Eğer insan yetiştirme sınırını aşıp da onun ötesinde geçtiği anda hafif paralel devlet yapılandırmasını andıran, o kokuyu veren, o endişeyi oluşturan da bir tablo karşıya çıkıyor. İnsan yetiştirmek için kim ne gayret ortaya koyuyorsa başımızın üzerinde yeri var. Saygı duyarız, destek de veririz. Ben Dışişleri Bakanlığım döneminde gittiğim her ülkede eğer o ülkede Türkiye'den giden insanların gayretiyle oluşmuş bir eğitim kurumu varsa ben mutlaka ziyaret ettim. Varsa problemleri çözmek için gayrette bulundum. Orada iyi insan yetişiyorsa sorun yok.

Ama o sınırı aşıp, emir komuta zinciriyle o insanlara farklı bir talimat, tamamen gözü kapalı ve bağlı şekilde bir hareket noktasına gelince endişe etmek gerekiyor. O sınırı geçtiğimiz noktada dikkat etmek gerekiyor.
Şu ana kadar bizim bir mücadelemiz oldu, imam hatip, başörtüsü, dini özgürlükler, demokrasi sorunu, asker vesayeti vardı. Çok şükür bunların hepsini aştık. Mücadeleyle aşıldı. Türkiye artık demokrasinin hakim olduğu, herkesin temel hak ve özgürlüklerden yararlandığı ama aynı zamanda herkesin fırsat eşitliği içerisinde çalıştığı bir ülke olmak zorunda.

Amaç değiştirip, tekrar kendi içimizde bir gerginlik, bu ülkeye yazık. Türkiye şimdiye kadar tüm İslam dünyasına örnek olmuş bir ülke. Türkiye hem İslam'ın hem de demokrasinin beraberce en güzel yaşandığı ülke olarak, kaç ülkede sosyal hareketliliğe sebep olmuş, ilham alınmış bir ülke. Böylesine bir ülkenin kendi içine dönüp de gerginlikler ve sıkıntılı tabloların oluşturulmasının vebali büyük. Sebebi, kaynağı, kökü kimde olursa olsun, bu vebalin altına da kimsenin girmemesi gerekiyor."

 


 

Sıradaki Haber
İşte CHP'nin belediye başkan adayları
Yükleniyor lütfen bekleyiniz