Çok Bulutlu 23ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
TRT Haber 01.02.2024 14:41

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

ABD ile İran destekli güçlerin operasyon sahası olan Irak, ülkeyi istikrarsızlaştıran bu durumdan kurtulmak istiyor. Bağdat’ın "ülkeden çekil" çağrılarına Washington "çekilmenin bedeli olur" cevabını veriyor.

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

2003’teki işgalle başlayan ABD varlığı, bir dönem zayıflasa da 2013’te terör örgütü DEAŞ’ın birçok kenti işgal etmesi Washington’ı tekrar ülkeye çekti. Esasen bugün Irak’ta yaşanan sorunların bir kısmı 2003’teki işgalden kaynaklansa da önemli meselelerin tamamı 2013’ten itibaren ortaya çıktı.

Geçtiğimiz günlerde Ürdün-Suriye sınırında bir Amerikan üssüne düzenlenen saldırı da 2013’ten sonra ortaya çıkan bir milis grup tarafından gerçekleştirildi.

Zaten İsrail’in Gazze’deki saldırılarıyla Tahran’a bağlı milis gruplar Amerikan üslerini hedef almaya başlamıştı. Washington, bu saldırılara cevap hakkını genelde Irak topraklarında kullanıyor.

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

İşte bu durum hem Irak’ı istikrarsızlaştırıyor hem de iki ülke ilişkilerini onarılması mümkün noktadan uzaklaştırıyor.

Peki, taraflar ne istiyor? Gelin birlikte hem ABD’nin hem de Irak’ın taleplerine yakından bakalım…

Irak yönetici elitleri bir süredir Amerikan güçlerinin artık ülkeyi terk etmesi gerektiğini söylüyor. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani de ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin ülkedeki görevinin bittiğini ve çekilmesi gerektiği konusunda birçok demeç verdi.

Irak Dışişleri Bakanlığı’nın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamasına göre de Bağdat ile Washington, Irak'ta ABD liderliğindeki askeri koalisyonun geleceği konusunda müzakereleri başlatmak üzere komisyon kurulması konunda anlaştı.

Komisyon, askerlerin aşamalı olarak geri çekilmesi ve koalisyonun sona ermesi için takvim belirleyecek.

Referandum yapılıyor

Sudani yönetimindeki Irak, koalisyon güçlerinin ülkeden çıkması için resmi ve diplomatik girişimlerde bulunurken kamuoyu baskısı oluşturmak için de elektronik referandum yapıyor.

Uzmanlara göre referandumun şeffaflığı konusunda soru işaretleri olsa da sonuç kaolisyon güçlerinin ülkeden çıkması için büyük bir halk talebi olduğunu doğrulayabilir.

Ancak herkes aynı görüşte değil. Eski Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, vatandaşlara telefonla referandum yapmanın yasal olmadığını söylüyor.
Diğer yandan söz konusu referandum, ülke içerisinde “koalisyon güçlerinin çekilmesi” konusundaki kafa karışıklığının da bir göstergesi. Zira, referandum hükümetin doğrudan karar vermekten kaçınma stratejinin bir parçası olarak tanımlanıyor.

ABD’den Irak’a: Geri çekilme bedelsiz olmayacak

Bazı kaynaklar, ABD’li yetkililerin Uluslararası Koalisyon güçlerinin geri çekilmesine ilişkin düzenlemelerle ilgili olarak Irak hükümetine gönderdiği mesajın içeriğini Londra merkezli Şarku’l Avsat gazetesine açıkladı.

Mesajda, “Irak tarafının üzerine düşen yükümlülüklerin” yanı sıra “geri çekilme yöntemi ve takvimi” yer alırken, bu geri çekilmenin bedelsiz olmayacağı ve “İran’a sadık silahlı gruplara yönelik caydırıcı saldırıları durdurmayacağı” vurgulandı.

Irak Dışişleri Bakanlığı çarşamba gecesi Washington’dan önemli bir mesaj alındığını ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin bunu dikkatle inceleyeceğini açıklamıştı. 
 

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

Şarku’l Avsat’ın aktardığına göre kaynaklar, “Washington ikili ilişkilerde yeni bir aşamaya geçmekte bir sakınca görmüyor. Ancak güçlerin geri çekilmesi (herhangi bir şekilde), İran yanlısı silahlı grupların eylemleri bölgenin güvenlik ve istikrarını istikrarsızlaştırmaya katkıda bulunduğu sürece, bu eylemlere yönelik caydırıcı saldırıları durdurmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Kaynakların bildirdiğine göre Sudani, “gruplara karşı ABD saldırılarının durmayacağı” vurgusu da dahil olmak üzere ABD mesajının “önemli yönlerini” Koordinasyon Çerçevesi koalisyonundaki liderlerle paylaştı.

Mesajda, “geri çekilmeyi düzenlemek için beklenen teknik müzakerelerin kolay ve hızlı olmayacağı ve bununla ilgili tüm dosyaların halledildiğinden emin olmak için gerektiği kadar zaman alacağı” belirtildi.

Kaynaklara göre Washington, mesajda Bağdat’ı, iki ülkeyi birbirine bağlayan mali ve ekonomik yükümlülükler de dahil olmak üzere, çekilmenin sonuçlarını anlayıp idrak etmeye çağırdı.

“Irak’ın kaynaklarını şeffaf bir şekilde yönetmesine yardımcı olmak” adına hazırlanan 1483 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararı uyarınca Irak, 2003 yılından bu yana petrol gelirlerini ABD Hazinesi tarafından kontrol edilen bir banka hesabına yatırıyor.

ABD’nin mesajının Bağdat’taki devlet dairelerine ulaştığı andan itibaren, siyasi güçler “bu ani adımla” başa çıkmanın uygun yolunu bulmak için yoğun bir diyaloğa girdi.

Üç güvenilir kaynak “Koordinasyon Çerçevesi içindeki nüfuzlu bir Şii partinin, şu anda ABD’lilere karşı sahada gerilimi tırmandırmaya katılan grupları biraz geri adım atmaya ikna etmeye çalıştığını” söyledi.

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

Devlet içinde devlet: Haşdi Şabi

İki ülke arasındaki müzakerelerin dışarıya yansıyan kısımlarında da görüldüğü üzere Bağdat ile Washington arasındaki gerilimin ya da anlaşmazlıkların önemli bir kısmı Irak içerisindeki silahlı milis grupların varlığından ya da eylemlerinden kaynaklanıyor.

Irak'ta terör örgütü DEAŞ'a karşı kurulmuş olan Haşdi Şabi, şimdilerde ABD ile Irak hükümeti arasındaki en önemli krizlerin merkezinde.

Peki, on binlerce silahlı gücü olan Haşdi Şabi nedir, ne zaman kuruldu?

2016'da çıkarılan bir yasayla Irak Silahlı Kuvvetleri'nin bir parçası olan ancak emir komuta zinciri içerisinde hareket etmemekle ve devlet içinde devlet olmakla suçlanan Haşdi Şabi'ye detaylı bakalım.

Anlamı ne?

Haşdi Şabi’nin lügat anlamı "Halk Toplulukları" iken, terimsel olarak "Gönüllü Halk Birlikleri" anlamına geliyor. 2014’ün haziran ayında terör örgütü DEAŞ’ın Irak’ın önemli bir kısmını işgal etmesinin ardından kurulan Haşdi Şabi, birçok "gönüllü" örgütten oluşuyor.

Öyle ki, Haşdi Şabi içerisinde 80’li yıllarda İran-Irak Savaşı'nda hem Iraklı olup hem de İran saflarında savaşmak için kurulan örgütler de 2003’te Saddam Hüseyin’i devirerek Irak’ı işgal eden ABD’ye direnmek için kurulan örgütler de var.
Bu örgütlerin yanı sıra, Haziran 2014’te kurulmuş birçok Haşdi Şabi milis grubu da mevcut.

Ancak temel olarak Şii milis gücü Haşdi Şabi’deki gruplar 3 ana akımı temsil ediyor denilebilir: Ayetullah Sistani’nin takipçileri, İran Velayet-i Fakih takipçileri ve Mukteda es-Sadr’ın takipçileri.

Örgütün kurulması fikrinin İran Devrim Muhafızları'ndan geldiği çok yaygın bir kanaat. Zaten örgütün kurulmasının akabinde ilk destek açıklaması da İranlı yetkililer tarafından yapıldı.

"Cihad’ül Kifai"

Haşdi Şabi’nin kurulması sırasında dini otoritelerden de fetva niteliğinde açıklamalar geldi. Örneğin Irak’ın önemli dini otoritesi Ayetullah Sistani, Kerbela’da yayımlanan mesajında şu ifadeleri kullandı:

"Eli silah tutan herkes terörizme karşı kutsal savaşta yer alsın. Bu savaşta ölenler şehittir. Irak ordusu da cesur olmalıdır. Iraklı siyasiler, silahlı kuvvetlere destek versin ve güçlerini birleştirsinler. İslam'ın zaferi için birlik olun."

Örgüt hakkında yapılan genel tanımda da dini yönüne atıf söz konusu...

"Haşdi Şabi, Irak’ın meşru ordusunun yanında, kadın veya erkeklerden herhangi bir yaş sınırı gözetmeksizin oluşturulan, muayyen (belirli) bir dini görüşe sahip gönüllü silahlı güçlere verilen isimdir."

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

Kimlerden oluşuyor?

Sistani’nin fetvasının akabinde 2 hafta içinde yaklaşık 90 bin kişi, gönüllü savaşçı olarak Haşdi Şabi bünyesine dahil oldu.

Bununla birlikte “dini mekanları korumak” gerekçesiyle 2013’te Suriye’deki iç savaşa dahil olan milis gruplar da Haşdi Şabi’nin ana çatısı altında birleşti.

Bu noktada özellikle İran’ın milis gruplar vasıtasıyla Haşdi Şabi üzerinde büyük bir etki kurduğunu belirtmekte fayda var. Nitekim Nuceba, Ketaib Hizbullah, Ketaib Seyyid Şuheda gibi grupların büyük bölümü, İran tarafından yönlendirilen gruplardı.

Irak sahasında da aynı organizasyonun devam ettiği görüldü. Her ne kadar Haşdi Şabi’nin Sistani’nin fetvasıyla kurulması nedeniyle “Iraklı” bir kimliği olsa da İran’a yakın milis grupların etkisiyle Haşdi Şabi içerisinde, temelde İran yanlısı ve milli gruplar olarak ikili bir yapı oluştu. Bununla birlikte Haşdi Şabi, DEAŞ’a karşı mücadelede “gönüllü birlikler” olarak ortaya çıksa da bu yapı içinde bir bölünme de kendisini gösterdi. Milis gruplar ve gönüllü savaşçılar arasındaki bölünmenin yanı sıra, aşiretler de Haşdi Şabi’de önemli bir role sahip oldu.

Hatta aşiretlerin oluşturduğu gruplar “Haşdi Aşairi” olarak anıldı. Bununla birlikte genel Haşdi Şabi yapısı içinde olmasa da bölgesel ve yerel düzeyde etkili olan gruplar da ortaya çıktı. Bu grupların büyük bölümü belirli bir bölgenin korunması ve kontrol sağlanması amacıyla bölge halkı ya da söz konusu bölgedeki bir azınlık tarafından kuruldu.

Haşdi Şabi’nin büyüyen gücü ve etkisinden fayda sağlamak isteyen çıkar grupları da Haşdi Şabi’nin bir parçası haline geldi. Bu grupların büyük bölümü “çetecilik” faaliyetleri yaparak, illegal yollarla çıkar elde etmeye çalıştı.

Ancak Haşdi Şabi içindeki bu bölünme ve Haşdi Şabi’nin kendini aşan bir etkinlik sağlaması, yapı üzerinde kontrolsüz bir durum ortaya çıkardı. Haşdi Şabi içindeki milis grupların özelikle kontrol ettikleri bölgelerde “paralel devlet” gibi bir yapı oluşturmaları, ana devlet mekanizmasına ek olarak Şii dini mercide dahi bir rahatsızlık oluşturdu.

Daha da ötesinde, örgüt içindeki milis grupların bazı bölgelerdeki gayriinsani uygulamaları, Haşdi Şabi’nin Irak halkı nezdindeki genel meşruiyetini de olumsuz yönde etkiledi. Nitekim Haşdi Şabi’nin hem kontrol altına alınması hem de yasal bir zemine oturtulması için Irak Parlamentosu tarafından 2016’da çıkarılan bir kanunla bu milis grupları, Irak güvenlik güçlerinin özerk bir parçası haline getirildi. Fakat bunun Haşdi Şabi’yle ilgili sorunları çözdüğünü söylemek mümkün görünmüyor.

Zira her ne kadar milis gruplar Haşdi Şabi bünyesinde ordu yapılanmalarında olduğu gibi birer askeri birlik haline getirilmiş olsa da hemen her milis grup öznel varlığını da korumaya devam ediyor.

Bu anlamda Haşdi Şabi içindeki en etkili ve büyük gruplar olarak bilinen Bedir Örgütü, Asaib Ehlil Hak, Ketaib Hizbullah gibi İran’a yakın olan grupların yanı sıra, Mukteda Es-Sadr’a bağlı Seraya es-Selam, Şii dini merciye bağlı Ali Ekber, Fırkat el-Abbas, Ensar el-Merciye gibi gruplar Haşdi Şabi yapısı dışında pozisyon alıyor. Nitekim bu durum Haşdi Şabi içindeki ayrışma, bölünme ve problemlerin giderilmesi bir yana onları daha da derinleştirmiş görünüyor.

Bu yapısal problemlerin yanı sıra Irak iç politikasındaki gelişmelerle birlikte özellikle ABD-İran arasında yaşanan çekişmeler de Haşdi Şabi’deki kargaşayı artırmış durumda.

Askeri yapılanması

2014 yılında Irak’ın 3’te 1’ini işgal eden terör örgütü DEAŞ’a karşı Şiilere ait kutsal yerleri koruma motivasyonu ile kurulan örgüt, İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Tugayı'nın başındaki Kasım Süleymani’nin yönlendirmesi, silah ve eğitim desteği vermesinin akabinde büyük bir silahlı güce dönüştü.

Hatta Irak devleti işgal altındaki yerlerin kurtarılması konusunda büyük oranda Haşdi Şabi’den yararlandı.

ABD-Irak ilişkileri nereye gidiyor?

Uzmanlar, kuruluşundan itibaren Haşdi Şabi’nin iki Şii güç arasında çekişmelere sahne olduğu konusunda hemfikir. Irak’ın Şii mercii Ayetullah Sistani’ye bağlı gruplar ile doğrudan İran dini liderliği etkisi altındaki gruplar arasında uzun süredir çekişme yaşanıyor.

Ancak örgütün komuta kademesi, 80’li yıllarda yaşanan İran-Irak savaşında İran saflarında savaşan Iraklılar arasından seçiliyor. İran’ın Orta Doğu’daki etkin ismi Kasım Süleymani’nin Bağdat Havalimanı çıkışında ABD’nin saldırısında öldürülmesi olayı da bunun en önemli göstergesi. Zira Süleymani ile birlikte öldürülen diğer kişi Ebu Mehdi el-Mühendis idi.

Mühendis, Haşdi Şabi’nin Genelkurmay Başkanı’ydı. Esasen de-facto lideri olarak da kabul ediliyordu.

Irak ve Suriye’de söz konusu grupların yönetilmesindeki iki önemli figürün öldürülmesi, Haşdi Şabi içinde çalkantılara neden oldu. Uzun bir süre komuta kademesi seçilemedi.

Aylar süren müzakerelerin ardından Falih el-Feyyad başkan olarak seçildi. Haşdi Şabi’nin operasyonlarından sorumlu kişisi, Genelkurmay Başkanlığı'na ise hakkında çok şey bilinmeyen ama sıkı bir İran taraftarı olduğu söylenen Abdulaziz Ebu Fedek getirildi.

Haşdi Şabi örgütnün Irak içerisinde toplam 8 bölge komutanlığı var. Bu komutanlıklar ülkenin güneyi hariç diğer bölgelerinde konuşlanmış durumda.

Sıradaki Haber
Fransa'da ilk ve ortaokul öğretmenleri greve gitti
Yükleniyor lütfen bekleyiniz