Çok Bulutlu 26ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
26.11.2014 19:25

“Türk-Kürt savaşı başlatılmak istendi”

Başbakan Davutoğlu, “Kim ne yaparsa yapsın süreci yöneteceğiz” dedi.

“Türk-Kürt savaşı başlatılmak istendi”

Şanlıurfa’da bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, STK temsilcileri ile bir araya geldiği akşam yemeğinde gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak; “Süreci birilerini tatmin etmek ya da bir şeylerden kaçınmak için devam ettirmiyoruz” dedi.

"OLAĞANÜSTÜ HALİN ARKASINDA GÜÇ KULLANMAYA KALKMADIK"

Konuşmasında ne zaman ülkenin şu veya bu şekilde bir yarası sarılmaya başlansa bunun bir şekilde sabote edildiğini ve 2006'da Türkiye'de bir tabunun yıkıldığını ifade eden Davutoğlu, "2006 başında TRT Şeş yayına girdi. Türkiye'de hani 80'li, 90'lı yıllarda Kürtçe bir kaset barındırmanın bile suç gibi görüldüğü bir dönemden, resmi olarak Kürtçeyi yayın hayatına sokma kararı aldık ama aynı yıl içinde biz bu demokratikleşme hamlelerini yaparken adından başka hiçbir şeyi cumhuriyeti temsil etmeyen büyük mitinglerle toplum destabilize edilmeye çalışıldı.

2007 seçimleri... Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl sancılı olduğunu bilirsiniz, Hemen arkasından anayasa reformuyla demokrasiyi taçlandırmak istedik. Dağlıca baskını ve arkasından gelen süreçle biraz önce telefonda son derece samimi şekilde ve ortak kader bilinciyle konuştuğum Mesut Barzani'nin yönetimindeki Kuzey Irak'a, neredeyse Kuzey Irak ile Türkiye arasında bir savaşın başlaması için çaba gösterildi. Bir Türk-Kürt savaşı başlatılsın istendi ve anayasa çalışmaları akamete uğratıldı” dedi.

"HERKES ŞAHİT"

2012 sonunda Nevruz'da karşılıklı mesajlarla zirve dönemine ulaşan Çözüm Süreci'ni devreye soktuklarını ifade eden Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti;

"İç ve dış birçok provokasyona rağmen Türkiye içinde kalıcı barışı temin etmek için ne yoğun çabalar sarf ettiğimize herkes şahittir. Geçen seneden bu seneye baktığımızda, tabii hep beraber istişare edeceğiz, hükümet olarak bizim yapmamız gereken ne varsa her türlü çaba gösterildi. Kürtçenin siyasi propaganda dili olarak kullanılması izninden, hapishanelerde kullanılmasına, seçmeli ders olarak okutulmasına kadar geniş bir alanda faaliyet gösterdik.

En son ve en önemli adım da haziran ayında yasayla bu teminat altına alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, çözüm sürecini teminat altına alan yasa çıkardı. Bizim bütün bu gayretler sonrasında beklediğimiz, arzu ettiğimiz, silah dilinin, nefret dilinin ve şiddet dilinin uygulamadan, ortadan kalkmasıydı. Bu inançla hemen 62. Hükümet kurulur kurulmaz bir çözüm süreci mekanizmasını kurduk, Bakanlar Kurulu kararı çıkardık ve herkesi resmen görevlendirdik ve HDP yetkilileriyle yaptığımız görüşme ve diğer temaslarla da yoğun bir tempoyla bir an önce Irak ve Suriye'de yangın varken Türkiye'ye bu yangının sıçramasına engel olmak için güçlü bir iradeyle yola çıkma kararı verdik.

"NİYET DEFAKTO BİR DURUM YARATMAK MI?"

6-7 Ekim'de bir türbülans yaşandığını ve herkesin bundan ders çıkarmasının gerektiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Birinci önemli ders, tekrar çözüm sürecinin psikolojik ortamını tahkim etmek durumundayız, psikolojik zemini güçlendirmek durumundayız. Açık söyleyeyim, sizler bölgede çok güçlü toplumsal temeli olan kuruluşlarsınız. 6-7 Ekim olayı hükümet açısından da birçok kesim açısından da bir iyi niyet ve irade konusunda tereddüt doğurmuştur.

Niyet demokratik sistem içinde hakları teminat altına alacak ve herkesin haklarını korurken hiçbir kesimin etnik ve mezhebi ayrıma tutulmadan eşit vatandaşlık haklarından istifade etmesini sağlayacak barışçıl, çoğulcu bir istişare ve siyasi süreç yürütmek ve sonunda buna ulaşmak mı, demokratik anlamda daha sağlam bir zemine ulaşmak mı yoksa çözüm sürecinin getirdiği psikolojik ortamı kullanarak alanda defakto bir durum yaratmak mı?

1 Ekim'de Sayın Demirtaş ile yaptığımız görüşmede, çok berrak bir şekilde, beraber çok ciddi bir yol alacağız diye düşünürken, 1 hafta sonra yaşadığımız olaylar üzerine bu soruyu sorma ihtiyacı hissettik. Bazı uygulamalara baktığımızda maalesef ikinci kanaatin belli yerlerde ağırlık taşımaya başladığını gördük. Yani mesele biran önce demokrasiyi evrimleştirerek bir çözüme ulaşmak değil, defakto güç alanları oluşturmak”

"SÜREÇ TÜM KESİMLERİ KUCAKLIYOR"

Çözüm Süreci'ni bütün toplum kesimlerini kuşatan bir süreç olarak gördüklerini belirten Başbakan Davutoğlu, "Dolayısıyla bizim çözüm sürecinden anladığımız, tek tarafa dayanan, tek soruna bağlı bir süreç değil, Türkiye'nin bütün toplumsal kesimini kuşatan daha çoğulcu, demokratik bir yapıya geçişin aşaması. Hal böyleyken bizim ve sizlerin çözüm sürecini bir taraf içindeki bazı negatif unsurların provokatif eylemlerine kurban etmememiz lazım. Bunun yolu sadece siyasi iktidarın yapacağı çalışmalardan geçmez. Toplumun ve sosyal hayatın içindeki bütün aktörlerin, sivil toplum kuruluşlarının, diğer siyasi partilerin herkesin bu süreci benimsemesi ve sahiplenmesi lazım" diye konuştu.

"BİZ HER HALÜKARDA DEVLET OLARAK BUNU (ÇÖZÜM SÜRECİ'Nİ) SAHİPLENDİK"

Çözüm Süreci'nin herkesin meselesi olduğunu belirten Davutoğlu, "Türkiye'nin bütün sathında, gerektiğinde yerel anlamda Akil İnsanlar Heyeti oluşturarak, bu meseleyi devletin yürüttüğü bir proje olmaktan çıkartıp, toplumun bütün kesimlerinin benimsediği ve provokasyona yöneldiğinde, sadece devletin sesinin çıkması değil, diğer toplumsal kesimlerinde 'Hayır, bir dakika bu ülkenin ve bizim geleceğimizin tek temsilcisi siz değilsiniz ve belirleyici olan da bir tek siz değilsiniz' diyerek, herkesin bu süreci benimsemesi..." ifadelerini kullandı.

Toplumsal sahiplenmeyle ileri adımlar atılamayacağını vurgulayan Davutoğlu, "Biz her halükarda devlet olarak bunu sahiplendik ve yürüteceğiz, kim ne yaparsa yapsın yürüteceğiz. Çünkü bu bizim için ilkesel bir konudur, taktik bir konu değildir ilkesel bir konudur ve doğru olduğu için inandığımız için yapıyoruz. Birilerini tatmin etmek ya da birilerinin getireceği bazı negatif unsurlardan kaçınmak için değil" diye konuştu.

"HUKUK DÜZENİNİ SARSAN, ONUN ALTINDA KALIR"

Kavramları dikkatlice kullanarak yol aldıkları bildiren Davutoğlu, "Devlet otoritesi demiyoruz kamu düzeni diyoruz. Devlet kendi otoritesini hukuk düzeni içinde kurar. Biz kullandığımız kamu düzeni yani hepimizin düzeni bütün kamunun düzeni. O düzen bir defa sarsılırsa o düzeni sarsanlar da o yıkıntının altında kalır. Suriye rejimi depremi kendisi başlattı ve zannetti ki sertlik, şiddet ve terör yoluyla bir şey sağlayabiliriz" ifadelerini kullandı.

Sıradaki Haber
Davutoğlu, İbadi ve Barzani ile görüştü
Yükleniyor lütfen bekleyiniz