Açık 17.9ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
27.05.2013 11:28

Menderes'in avukatı ölmeden beş gün önce konuştu

Burcu Bulut’un, Burhan Apaydın’la yaptığı röportaj yayınlandı.

Menderes'in avukatı ölmeden beş gün önce konuştu

Burhan apaydın, adı ile özdeşleşen, aldığı her davayı kazanan duayen bir avukat.

Derin Tarih dergisinde Burcu Bulut’un, Burhan Apaydın’la yaptığı röportaj yayınlandı.

15 Nisan 2013’te yapılan bu röportajdan 5 gün sonra 20 Nisan’da Apaydın Hakka yürüdü.

27 Mayıs ihtilalinde İstanbul barosu yönetim kurulunun yasağına rağmen Yassıada duruşmalarında Adnan Menderes için çarpışıyor. Taki savunmadan alınıp kendisi de 27 Mayısçılar tarafından zindanlara atılıncaya kadar!

27 Mayıs döneminin ancak tahkikat komisyonunun hazırlamış olduğu raporlar yayınlanırsa gerçek anlamda anlaşılacağını düşünüyor.

Menderes’in hiç koruması yoktu

Korumalarının olmaması kendi tercihiydi. Oldukça mütevazi bir kişiliğe sahipti. Üstelik buna iki kez de şahit oldum: Birincisi Harbiye’de Kordonbleu isimli bir mekanda karşılaştık. Yanında bakanlar ve bazı milletvekilleri vardı. Yemeğini yedikten sonra yalnız başına çıkıp gitti. Merak edip garsona “Başbakan tek başına mı çıktı? Eşlik eden yok muydu?” diye sordum. Bana arabasına binmedi tek başına Harbiye’ye doğru yürümeye başladı” dediler. Diğerinde de kendisiyle görüşmek üzere Florya’ya gitmiştim. Bir adam yanıma geldi, Menderes’i gösterdi: “Çok açılmış, yanında kimse yok, ayağına kramp girerse ne olacak?” dedi. Gerçektende yalnızdı sanırım Menderes yalnızlığı seviyordu.

Menderes’i neyle suçluyorlardı?

Bugüne kadar Yassıada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca verilen mahkumiyet kararlarının gerekçeleri Türk Milletinden saklı tutuldu. Cumhuriyet’in temelini teşkil eden bazı maddelerinin hükümet darbelerince değiştirilmesi yasal değildi. 1924 Anayasası’nda gerektiği takdirde değişiklikler yapılmasına, hatta anayasanın yürürlükten kaldırılmasına ancak TBMM karar verebilirdi. Yüksek adalet Divanı’nın gerekçeli kararının birinci sayfasında Menderes’i suçlayan hüküm baştan sona hatalıydı. Menderes’in Türkçe ezanı kaldırdığı ve böylece Atatürk devrimlerine aykırı bir yol takip ettiği doğrultusundaki gerekçe tamamıyla hakikate aykırıydı. Türkçe ezan kaldırılmadı, ancak ezanın Türkçe veya Arapça okunması müezzinlerin tercihine bırakıldı. Bundan dolayı Menderes’e verilen vatan hainliği kararını yok addetmek gerekirdi.

Halkın öfkeli olduğuna inandırmaya çalıştılar

Halkın öfkeli olduğuna beni inandırmaya çalıştılar. 27 Mayıs darbesinde 14’lerden biri olan Yassıada davalarını organize eden Orhan Erkanlı beni dolma bahçe sarayına çağırdı ve “seni korumak için asker tahsis edelim, zira halk Menderes’in savunmasını üstlendiğin için isyan ediyor. Çok zor durumda kalabilirsin”  dedi.

“Bizim için de yanaklarında öp”

Böyle bir durum söz konusu bile değildi. İnsanlar beni gördükleri yerde durdurup Menderes’i soruyor, ona selamlarını yollamamı istiyorlardı. “bizim için de yanaklarında öp” diyenlerin sayısını unuttum bile. Büyük bir sevgi seli vardı.

Menderes, “ben idamlardan korkmuyorum, sadece tarihe hırsız bir başbakan olarak geçmek istemiyorum” demişti. Çok iyi hatırlıyorum. Bu sözleri söylerken üzerinde kahverengi bir takım elbise vardı ama gömleği ütüsüz ve yakası buruşuktu. Gerçekten üzgündü. En büyük arzusu ise Aydın’a çiftliğe gitmekti.

Takvimler 17 Mayıs 1961’i gösterdiğinde öğle vakti Menderes idam edildi. O sırada ben hala zindandaydım, bu yıkıcı haberi gazetelerden öğrendim. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Nöbetçi subay hemen müdahale etti. Ağlamaya bile müsaade etmediler. 

Sıradaki Haber
Davutoğlu 'Ortaklık Toplantısı' için Brüksel'de
Yükleniyor lütfen bekleyiniz