Çok Bulutlu 21.1ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
30.10.2015 22:23

Başbakan Davutoğlu TRT'de gündemi değerlendirdi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya Mevlana Türbesi önünden yapılan canlı yayında TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün konuğu oldu.

Başbakan Davutoğlu TRT'de gündemi değerlendirdi
TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün konuğu Başbakan Ahmet Davutoğlu. TRT 1, TRT Haber ve TRT Türk televizyonlarından ortak yayınlanan ve Konya Hz Mevlana Türbesi'nde yapılan “Başbakan ile Özel Yayın” programında Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:
 
-Konyadaki miting atmosferi nasıldı?
 
Konya Türk siyasetinin hissiyatını en iyi yansıtan yerlerden biri. Konyalı siyasete sadece bir oy verme olarak bakmaz, bütün vizyonunu gönlünü yansıtır. Bugün muhteşem bir kalabalık vardı. Konyada bugüne kadar yapılan mitinglerin en kalabalığı.
 
-Kampanya dönemi
 
7 Haziran ve 1 Kasım kendi şartları içinde değerlendirilir. 7 Haziran seçimlerinde 81 vilayete gittim. Bu kampanyanın da kendine has özellikleri vardı. Çok ciddi bir motivasyon gördüm. Kampanya neredeyse bir referandum kampanyasına dönüştü. Bir takım tehditler oldu.
 
Bir tweet hesabından, eylem haberi yayıldı. Ama bizim milletimiz aldanmıyor. Devletine, hükümetine duyduğu güveni gösterdi.
 
-Sahadan gelen ne?
 
Koalisyon kursaydınız gibi tepkiler almadım. Ama halk şunu da takdir ediyor. "Sayın Başbakanım, iyi niyetle Türkiye'yi hükümetsiz bırakmama çabanızı takdir ediyoruz" denildi. Eğer AK Parti tek başına iktidar olma şansını yükseltmişse, bunda 7 Haziran'dan bu yana sürdürdüğümüz politikaların çok büyük tesiri var. AK Parti'nin diğerlerinden farklı olarak, küçük fırsatçılık yapmadığı, koalisyon görüşmelerinde iyi niyetli davranması... Sayın Bahçeli, 7 Haziran'dan beri iktidardan kaçan bir tavır sergiledi. Sayın Kılıçdaroğlu, bizim uzlaşma siyasetine evrildi. Ama sonrasında 15 Temmuz'a kadarki uslubuna bakın, blok siyasetiydi. Koalisyon görüşmeleri neticesiz kalınca, seçim hükümetine bakan vermeyi reddetti. Sayın Bahçeli daha istikrarlı görünüyor ama negatifte istikrar. HDP ise kendini teröre endeksledi. Halk bunları görüyor. Genelde bir erken seçim talebi vardı. Ama erken seçimde başarılı olmamazın asgari şartı iyi niyetle görüşmeler yürütmemizdi.
 
Gençliğimde otobiyografi çok okurdum. Hep takdirimi toplayan liderler, üç düzlemde konuşabilme kabiliyetine sahip olanlardı. Bunun en çarpıcı örneği Gazali. Halkın her kesimine ulaşabilirlik önemli.
 
Gençlerle bir kütüphanede bir araya geldik ya da iş dünyasının önemli isimleriyle bir araya geldik. Orada artık daha sistematik yaklaşımlar önemli.
 
-7 Haziran sonuçlarını nasıl analiz ettiniz?
 
7 Haziran'da Konya'dan Ankara'ya gittim. Bir karamsarlık sirayet etmişti. Önce bu karamsarlığı kırmak gerekiyordu. AK Parti'ye oy vermeyenler bile yarın ne olacak kaygısına düştüler. Herkese soruyorum, 5 ay içinde biz bu kaygıyı gündemden düşürdük mü düşürmedik mi? İlk yapmam gerekenin önce AK Parti'nin psikolojisini sağlam bir zemine oturtmak olduğuna karar verdim. Konya'daki evimde odama çekildim ve düşündüm karar verdim. Bir kere kendi kitlemi bir arada tutacağım. Ben hiçbir zaman kendi nefsimi partimin birliğinin önüne almadım. İlk andaki o psikoloji aşıldı. Tecrübeli arkadaşlar, "Acaba bugün balkon konuşması yapmasak mı?" dediler. "Hayır" dedim, "Asıl bugün yapacağım." Halka güven vermek için balkon konuşması yapmak gerekir. Birinci hedefim buydu. AK Parti'nin istikrarı, Türkiye'nin istikrarıdır. Birkaç gün sonra AK Parti üzerindeki yenilgi havası dağıldı. Burada en çok, Ankara'ya indiğimde, balkon konuşması yaptığımda meydanda olan Ankaralıya teşekkür ederim. 7 Haziran akşamı dedim ki millete, biz sizin mesajınızı aldık. Bu parti yoluna kararlı bir şekilde ama aynı zamanda yenilenme ve kendinizi gözden geçirmesi gerekiyorsa geçirecek. O akşam dedim ki, koalisyon görüşmeleri için kapım herkese açık. Üçüncü mesajım, bu olsun olmasın mademki bu sorumluluğu bize yüklediniz, bu ülkeyi asla hükümetsiz bırakmayacağım.
 
Ben, Türkiye'ye bakarken yüreğim yanarak, titreyerek bakıyorum. Onlar ise, günü kurtarıp siyaset yapmaya çalışıyorlar. Bu üç konusunda ne yaptık. AK Parti üzerindeki psikolojik bezginliği attık mı, attık. AK Parti'nin kendisine çeki düzen vermesi için gerekeni yaptımı mı, yaptım. Bir takım yeni adımlar attık. AK Parti 14 Ağustosta çıktığı ilkeler çevresinde kendisini yenileyecek. İstişare, ortak akıl, tevazu... Yolsuzluklara, yoksulluklara savaş.
 
Dün Diyarbakır'da, ondan önce Malatya'da, Trabzon'daydım... Her bir bölgeden var. Bu Sayın Bahçelinin yapacağı bir şey değil. Sayın Kılıçdaroğlu aynı şekilde, birçok ilde yüzde 1, yüzde 3, yüzde 5 almış. Demirtaş'tan zaten bahsetmiyorum. Biz her yerde siyaset yapıyoruz.
 
İkinci görev, biz koalisyon için samimi gayret sarfettik mi, sarfettik. Üçüncüsü, en önemlisi, çok zor şartlarda, son 30 yılın en zor kararlarını geçici hükümet ile aldık. Üç terör örgütüne aynı anda huzur operasyonu yapma kararı aldık.
 
20-23 Temmuz arasında Türkiye eş zamanlı saldırıya maruz kaldı. Geçici hükümet olarak, "Ben geçiciyim, bir hükümet kurulsun, paylaşalım bu sorumluluğu" diyebilirdim. Bir devlet adamının en zor anda tereddüt etmesi, bir ülkenin mahvına neden olur. İlk defa tek bir terör örgütüyle mücadele başlamadı. İkinci önemli fark ise, Türkiye sadece Irak'tan değild e Suriye'deki sınır boylarındaki belirsizlikten kaynaklanan tehditle karşı karşıya kaldı. Üçüncüsü, ilk defa bir seçim sonrasında bir mücadele başladı ama önümüzde bir seçim daha vardı, belirsizlik vardı.
 
Herkese sesleniyorum, o günden bugüne bir an dahi bir yönetim boşluğunun oluşmasına izin verdik mi? Bir misyon daha üstlendik, ülkeyi erken seçime götürmek. Bu da bu hükümetin kararlılıkla sağladığı bir imkân.
 
 
-Terörle mücadele
 
Terörle mücadelenin üzerinden prim yapmak isteyenlerin arasında bir rekabet oluştu. Suruç olayı olduğunda çağrıda bulundum, "Ortak deklarasyon yapalım" diye. Bir tek Sayın Kılıçdaroğlu "Olabilir" dedi, diğer ikisi kabul etmedi. Ankara saldırısı sonrası yine çağrı yaptım. "Teröre karşı ortak zeminde buluşalım" dedim. Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede, "HDP ile MHP'yi bir araya getirmek mümkün olmuyor ama bari ikimiz bir araya gelelim." dedim. "Ben diğer partilerin olmadığı bir deklarasyonu uygun bulmuyorum" dedi. Bu ülkede eşit sorumluluklara sahip vatandaşlar olarak, terör gibi bir konuda bile ortak bir metinde uzlaşamıyorsak, halkın önüne nasıl çıkar bu liderler. Deklarasyona gelmediler, "Beraber hükümet kuralım dedim" gelmediler.
 
Anayasa diyorki "seçim hükümetine herkes girmeli." Sayın Bahçeli, biz girmezsek bunlar HDP ile aynı hükümette yer alırlar, biz de bunu ülkenin belli kesimlerinde AK Parti ile HDP'yi aynı kefede gösteririz diye düşündü. Ama oyunları ayaklarına dolandı.
 
CHP şöyle düşündü, seçime giderken niye ortak olayım. Biz talep etmiyoruz ki, anayasa talep ediyor. HDP zaten bir iki bakan verdi, bir ay sonra onlarda çekildi. Herkes de bunu görmüş oldu, bunlar zor zamanda ülkeyi AK Parti ile başbaşa bırakır. AK Parti ise zor günlerde, "Ben burdayım" dedi. Terörle mücadele ile erken seçim hükümetini aynı anda yürüttük. 
 
 
-Çözüm süreci
 
Sayın Bahçeli'ye sormak lazım, "Demokratikleşmeye karşı çıkıyosun, çözümün ne?" Hadi olmaz ya, MHP iktidar oldu. Acaba bu iktidar dönemlerinde, Türkiye'nin Kürt vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgelere gidebilecek mi, gittiğinde ne vaat edecek? Ben dün Diyarbakır'daydım, orada kendimi yabancı görmüyorum. Ya da Şanlıurfa'da, Van'da. Ben baktığımda kimin Kürt kimin Zaza olduğunu görmüyorum ki, vatandaşımı görüyorum. Bu iş gönülle, hizmetle çözülüyor. MHP herhangi bir şey teklif etmiyor. Diyorum ki Silahlı Kuvvetlere, Emniyet birimlerimize, İçişleri Bakanlığımıza talimat verdim. Elinizi tutan hiçbir şey olmayacaktır. Türkiye'yi huzurlu ortama ulaştıracaksınız. Bütün silahlı kuvvetlerimiz burada. Hangi kararsız mücadeleden bahsediliyor. Hepsi Dağlıca'da Yüksekova'nın tepelerinde mücadele veriyorlar.
 
Çözüm sürecini rafa biz mi kaldırdık? Demirtaş hesap versin, o saldırıyı kim yaptı? Polislerimiz uykularında enselerinden vurularak şehit edildi. "Biz Ceylanpınar'da kamu görevlisini cezalandıracak güçteyiz" denildi. 2013 Mayısında çekilmesi gereken silahlı unsurlar niye çekilmedi? 6-7 Ekim olaylarında sizin binalarınızı kim yaktı? Çözüm süreci ortamı içinde iyi niyetli çabalarımızı gösterirken, annelerin çocuklarını dağlara kim götürdü? MHP ile HDP'nin bakışlarındaki iki uç nokta bu.
 
Herkes özgürce konuşabilsin, Meclis'te rekaber edelim ama hasım olmayalım. Siyaset rekabettir ama husumet değildir.
 
-HDP'ye giden bazı oylar, AK Parti'den olduğu iddia edilen, bunlarla ilgili bir ihmal edilmişlik duygusu var mı?
 
Bir ihmal edilmişlik olduğu kanaatinde değilim. Türkiye'nin bütün kesimlerini yakından tanıma şansına ermiş biri olarak söylüyorum. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, etnik milliyetçilik her yerde tırmandırılıyor. Ayrıştırıcı unsurları öne çıkaran bir atmosfer var. Etnik milliyetçilik dalgası, yıkıcı, bölücü bir dalga. Çok geniş bir ortak kültür havzamız var. Maalesef son dönemde bir taraftan terör örgütünün estirmeye çalıştığı baskıcı hava, diğer tarafta Suriye'de meydana gelen hava ve üçüncü olarak da uluslararası çevrelerinde tahrikiyle yürütülen özel kampanya... Bunlar bir araya gelince göreceli bir oy kaymasından bahsedilebilirdi 7 Haziran için.
 
Kürt, Türk, Alevi seçmen gibi ayırmadık. Konya'da ne söylüyorsam, Diyarbakır'da da onu söylüyorum. Alandan gelen sloganlar da aynı. Bütün seçmenlere sesleniyorum, "Gelin bu farklılıklara karşı gönülleri birleştiren bir üslubun öncüsü olalım." 5 sene önce birileri Suriye'de birleştirici dili kullanabilseydi bu acılar yaşanmazdı.
 
1 Kasım büyük bir şans. Ayrıştırıcı bir dil yerine birleştirici bir dili egemen kırarsak, önümüzdeki onlarca yılı kurtarmış olacağız. Ama herkes kendi mahallesine sığınırsa, kendi topluluğuyla bir araya gelmeyi tercih edersek, geleceğimize en büyük dinameti koymuş olur. Kucaklaşalım, ayrımı yerle bir edelim. 1 Kasım'da yeni siyaset dilinin bu olacağı ümidiyle bir seçime gidiyoruz.
 
Her şey düzeldi dememiz çok zor mutlaka mükemmel bir dünya tasavvuru mümkün değil. Önemli olan hataları minimize etmek. Eğer bu sorunları kendi irademizle aşamazsak, başkaları dahil olur. Ben bütün sorunları aşacağımıza inanıyorum.
 
 
-Ekonomik vaatler
 
Bu vaatlerin önemli bir kısmını 7 Haziran öncesinde de söylemiştik. Mesela doğum hediyeleri daha öncede vardı. İş başı eğitim üzerinden 6 aylık maaşın devlet tarafından ödenmesi, daha önce açıkladığım pakette vardı. Fakat bunun halka anlatımı esnasında bir eksiklik oldu bunu kabul ediyorum. Ama 7 Haziran'dan sonra ek hususlar getirdik. 7 Haziran'dan sonra anket çalışmaları yaptık ve halkımızın beklentileri etrafında bu vaatleri güçlendiren bir paket açıkladık. Buradaki özgünlük, 6 aydı maaş bir yıla çıkardık. İş kuracak gençlere 50 bin lira vermek, bu özgün bir düşünceydi. Muhalefetle aramızdaki fark, muhalefet iktidara asla gelemeyeceğini bildiği için her şeyi söyleyebilir. Vaadi söylemiş olmak değil, yerine getirilebilme kapasitesi.
 
Bütün bütçe kalemlerini, nereden nereye geldiğimizi biliyorum. Mart ayından beri değişen bir tabloda, gelir performansımız çok iyi oldu bu sene. Topladık, 19.3 milyar Türk lirası. Son 11 yeni müjdede bulundum. 21 milyarlık bir rakama çıktı bu. Türkiye'nin GSMH yüzde 1'i. Mali bütçeyi hiç sarsmayacak bir yüktür. Gelecek sene daha iyi bir performans bekliyoruz. Bu yeni yükü rahatlıkla telafi edecek bir noktadayız. CHP ve MHP'nin açıkladığı vaatlerin toplamı 150 milyar lira civarında.
 
CHP ve MHP'nin getirdiği vaatler paketi, tüketici vaatler. Diyoruz ki gence "iş kur, 50 lira vereceğim." Ama 3 sene sonra mesela 50 iş yeri vergi öder hale gelecek, yanına ikişer tane işçi alsa istihdam oluşacak.
 
Bunların hepsi geri dönüşümü olan vaatler.
 
-Batı medyasının ülkenin demokratik süreciyle ilgili ağır eleştirileri
 
Uluslararası medyada Türkiye'ye dönük bir algı sapması var. Çok zor süreçlerden geçtik. Bu süreçleri batılı gazetecilerin anlaması çok zor. Ama onu biz biliyoruz, bedelini halk ödedi. Batı'da bazı gazetelere nasıl operasyonlar yapıldığını biliyoruz. Bunun ötesinde, Türkiye'nin, istikrarını sürdürmesinden rahatsız olan bir çevre var. Türkiye aleyhine nasıl kampanya yürüttüklerini biliyoruz.
 
Almanya'da, İtalya'da bir seçim olduğunda, o ülkelerin iç siyasetine saygı duyarlar. Ama Türkiye söz konusu olduğunda AK Parti'ye karşı saf tutulmasını isteyen yazılar çıkıyor. Bir kamuoyu algısı oluşuyor. Bunda, Türkiye içinde seçime hiç girmeden, ülkeyi yönetmek için yargı ve emniyet üzerinde birleşip ülkeyi yönetmek isteyen bir yapının etkisi var. Bütün bunları bir havuza toplayın, oradan böyle bir kampanya çıkıyor. Gazetecilik suçu sebebiyle tutuklanan kimse yok, bunun sayısı hep yanlış veriliyor.
 
Geçmişte çok üst düzey komutanlar mahkeme önüne çıkarken, hiç böyle bir kampanya yapmadılar. Çıktılar yargılandılar, itiraz ettiler. Hukuki süreç içinde itiraz ettiler. 
 
Paralel Yapının yaptığı faaliyetler bürokrasi üzerinden devleti kontrol etmek. Finansal kaynaklarla birlikte eğitim kurumları, sınav sorularını çalarak oradan bürokrasiye adam koymak. Bu bir bütün. Sivil toplum görünümü altında, emniyet ile yargı arasındaki bir işbirliği ile fiilen ülkeyi yönetmeye kalktılar. Bundan üç sene önce, iş adamları niye Pensilvanya'ya gitme ihtiyacı duyuyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki, onu memnun etmezse kendisi zor durumda kalır. Bu yapı kendisi deşifre olduktan sonra bağlantıları da ortaya çıkıyor. Bu son yapılan hukuki süreçlerde, hükümetimizin mücadelesi olmamıştır. Seçim takvimi ile de alakası yoktur. Geçmişte benzer hukuki süreçlerin nasıl istismar edildiğini herkes bilir. 1 Kasım'dan sonra yargı reformu strateji paketi ile yargıyı tam bağımsız hale getireceğiz.
 
-657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu
 
657 Sayılı Kanun, Türkiye'de bürokrasiyi düzenleyen bir kanun. Genel olarak personel rejimi bağlamında da, Türkiye'de çalışma şevkinin artması bağlamında ele alınması gereken kanun. Mesela herkes bizden iş istiyor, Kayseri'de çalışan açığı vardı. Fakat insanlar gidip çalışmıyor, niye? İş istiyoruz derken, 657'ye tabi. Memurluk. Emekliliğine kadar korunak altında, çalışmasa dahi devlet ödeme yapmak zorunda. Bu çalışma performansını etkilememeli. Devlette şunu diyebilmeli, "çalışmıyosun ya da yanlış çalışıyorsun." 2 Kasımda yeni hükümeti kurduğumda şunu desem, "sizi gözlüyorum, şu bürokratları başarılı görüyorum, şunları başarısız görüyorum" desem bütün o bürokratlar giderler Danıştay'a. Benim görevim ayrımcılığa tabi tutmamamız. Beni tek ilgilendiren bu memur vazifesini yapıyor mu? Ama bu liyakat kriterlerini koyduktan sonra, elimizin serbest olması lazım. Hiç ehil olmayan bir memurumuzu yerinden oynattığımızda hesabını biz veriyoruz.
 
Bürokrasinin kendi iç hiyerarşisini koruması lazım. Bizim daha etkin bir değerlendirme sistemi içinde düşünmemiz lazım. Bugün düşünün polislerimiz, askerlerimiz. Konya'ya bir sürü proje açıkladım, bunlar bürokrasi içinde olgunlaşıp hazırlanıyor.
 
-Kuşatılmışlık içinde Türkiye'nin çıkış yolu yok mu?
 
Türkiye dünyada itibar kazanmışsa, AK Parti iktidarları dönemindeki politikalarla oldu. 2011 Arap Baharı ile gelen konjonktürde, özellikle Ortadoğu bölgesinde halklardan gelen taleplerin karşılanması arasında denge kurmaya çalıştı.
 
Biz otoriter rejimlere karşı, Türkiye'de sesimizi yükseltmiş bir hareketiz. 2013 Mısır darbesine kadar bu demokrasi dalga yükselmekte olduğundan, Türkiye'deki gücüde artıyordu. Fakat sonrasında yeni bir konjonktür doğdu. Bugün bunların zorluklarıyla uğraşıyoruz ama bu zorluklar geçer. Ortadoğudaki halkların demokratik taleplerine kimse karşı duramayacak.
 
"Türkiye yalnız kaldı, terk edildi" diyenler tarihin uzun dönemli akışında Türkiye'nin doğru yerde durduğunu teslim etmek durumunda kalacaklar.
 
13 ülkeli bir toplantıda yapıldı. Suriye başta olmak üzere bu sorunların çözülmemesinin getirdiği maliyetleri dünya gördü. Eminim bu dönemde Türkiye'nin kaygılarını gözeten yeni süreçler yaşanacak.
 
-Viyana toplantısı
 
Türkiye'de birileri ellerine kına yakıyordu, "Esed kalacak" diye. Viyana'da konuşulan yegane şey, Esed'in gideceği konusu. Türkiye'nin ilkeli tutumu, çok iddialı bir şekilde 21. yüzyılın en büyük ilk insani krizine en doğrudan çözüm bulan tutumu sayesinde, Türkiye uzun yıllar boyunca uluslarası toplum tarafından takdirle anılacak. Ülkemizin çevresindeki ateş çemberinin söndürülmesi için elimizden geleni yapacağız.
 
-1 Kasım gecesi güzel bir gece olacak
 
Bütün vatandaşlarımızı sandığa gitmeye davet ediyorum. Demokratik bir ülkede yaşamanın huzuru ve mutluluğu içinde hep beraber sandıklara gidelim. Öncelikli beklentim, katılım oranının yüksek olması. Bizim vazifemiz de güvenliği sağlamak. Doğudaki vatandaşlarımıza da sesleniyorum, hiçbir şekilde tedirgin olmayın, gidin oylarınızı kullanın. İlk kez oy kullanacak gençlere sesleniyorum, her oyunuz geçerli olsun her oy kıymetlidir.
 
1 Kasım gecesi güzel bir gece olacak. Şafakla birlikte aydınlıklara açılan bir gece olacak.
 
(TRTHABER.COM)
 
 
 
 
 
Sıradaki Haber
'Üzerlerinde 7 kilo TNT ile yakalandılar'
Yükleniyor lütfen bekleyiniz