Mösyö Öyle Bir Hata Yaptı Ki...

Egosu boyunu aşmış bir yöneticinin, ülkesini getirdiği hali görmek isteyen, Sarkozy’nin Fransa’sına baksın.

Ya da siyasi ömrünü tamamlamış bir politikacının bitişini.

Bugün Fransız Parlamentosu’nda sahnelenen “kabare” işte bunları anlatıyordu.

Yedi düvel Türkiye’ye dost olmaya çalışadursun, bir devlet adamından çok “megastar” olarak anılmayı kafaya koymuş bir siyasetçinin halini.

577 milletvekilinin bulunduğu Parlamento’daki oylamaya 45 milletvekili katılıyor.

Onların da sadece ve sadece 38’i böyle abuk bir düzenlemeye “evet” diyor.

Bir ülkenin Devlet Başkanı'nın prestij meselesi haline getirdiği yasanın arkasında sadece 38 vekil var.

Önde Mösyö Sarkozy, ardında 38 vekili Türkiye’ye meydan okuyorlar.

Gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmayan, göreni bileni, şahidi delili bulunmayan bir safsatadan hareketle, koskoca bir milleti zan altında bırakmaya, ışığı dünyanın dört bir yanından görünen bir yıldızı gölgelemeye, mümkünse karartmaya çalışıyorlar.

Ama nafile.

Mösyö Sarkozy ve 38 tweetçisi dahil herkes biliyor ki, Türkiye’nin ışığı üflemekle sönmez.

O günler, Avrupa’da birileri hapşırdığında hasta olan Türkiye günleri, mazide kaldı.

Şimdi herkes “parlayan yıldızın” çevresinde yer almaya, onun ışığıyla yönünü bulmaya çalışıyor.

Mösyö Sarkozy tavrını karanlıktan yana koymuşsa bu onun bileceği iş.

Ama şahsî tercihleriyle milletinin de ufkunu karartmaya hakkı olmasa gerek.

Önümüzdeki günlerde Fransız Senatosu’ndaki oylama durumu gösterecek.

Bu salt Sarkozy’nin nasipsizliği mi, yoksa tüm Fransa mı karanlıkta kalmaktan yana?

Bekleyip görelim.

Yok, hayır beklemeyelim.

Tanıdığımız/tanımadığımız her Fransız’a ulaşıp, tehlikenin büyüklüğünü anlatmaya çalışalım.

Onlara “bizim dostluğumuzun değerinin kaybedildiğinde anlaşılacağını” hatırlatalım.

Kazanma kuşağında kaybetmelerine engel olalım.

Haydi Türkiye; telefona.. Maile.. Facebook’a.. Twitter’a..