Parçalı Bulutlu 18.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
16.12.2011 15:18

Sizi gidi kibar hırsızlar sizi...

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna 'reyting pespayeliği'ni gözler önüne seren nefis bir yazı kaleme aldı.

Sizi gidi kibar hırsızlar sizi...

Yanı başlarında upuzun yatan cesede aldırış etmeksizin taşlardan yaptıkları kalelerle kumsalda çift kale maç yapıyorlardı.

Birkaç yıl önce bu fotoğrafı gördüğümde kanımın çekildiğini hissetmiştim.

Geçmiş zaman söylüyoruz yalanımız olmasın ama fotoğraf altı yazı "İnsanlık ne hale gelmiş!" şeklindeydi galiba.

Sahile vurmuş ceset ve top oynayan insanlar!

Bu ülke nasıl böyle çürüdü?

Yerde gördüğü kağıt parçasını harfler çiğnenmesin diye alıp bir duvarın çatlağı arasına sıkıştıran o insanlar nereye gitti?

Cesetleri çiğnercesine tepinen bu ahbesin çocukları nerden geldi?

Yine tuttu şu adamın nostalji ağrıları diye burun kıvırmayın lütfen. Mukadder değişimlere karşı duyulan sancılardan değil bu.

Merak etmeyin, biz de herkes kadar biliyoruz "Değişmeyen tek şey var, değişimin kendisi" diskurunu.

Ama bu başka!

Değişim değil düpedüz "başkalaşım" bu.

Üstelik gönyeyle cetvelle çizilmiş, tasarlanmış bir başkalaşım. Toplum mühendisliğinin daniskası yani!

"Başkalaşımı" sağlamak için de bin yılın yabancısı hayatları ekranlardan her akşam boca ettiler halkların üzerine.

Bir kişinin bütün bir aileyi, iki kardeşin aynı kızı, bir kişinin sülaleyi, bir sülalenin bir kişiyi "götürdüğü" bu diziler...

Amcasının eşine "sarkan" bu insan müsveddeleri...

Bu "vur-kır-parçala yeter ki kazan" menfaatperestliği...

Bu akıl almaz şiddet, bu hedonist kahramanlar...

Bu çıkarcı, bu kurnaz, bu üçkağıtçı, bu habis ilişki biçimleri...

Bu gırtlakla hela arası hayat...

Bu hormonlu, bu serada yetiştirilen hayatları ambalajlayıp piyasaya kim sürdü?

Şu reyting şampiyonu diziler değil mi? Yaşam biçiminin en etkili nakil vasıtaları yani.

Soru şudur:

Bu ülkenin insanları bu dizilerle nakledilen hayatları seyretmeye bayılıyor mu, yoksa bu hayatları seyretmek zorunda mı bırakılıyorlar?

"Kimseye zorla bir şey seyrettirilmiyor; herkesin elinde uzaktan kumanda var, istemeyen seyretmez..." mavalını bırakalım şimdi.

Lütfen ciddi olalım. Alan memnun veren memnun ilişkisi yok burada. Her şeyden evvel alanı verilenden memnun hale getirme süreci var.

Herkesin izlemesi istenilen dizinin herkes tarafından izlendiğini AGB marifetiyle ortaya koymak da bu sürecin olmazsa olmazıdır.

Yaklaşık 3 milyar dolar civarındaki reklam pastasının nasıl bir hokkabazlıkla pay edildiğinden bahsetmiyorum.

Malum operasyon sonucunda bunun şeklini şemailini öğreneceğiz nasılsa.

Bu işte dirsek çürüten, set tozu yutan biri olarak, çevrilen dolapları öteden beri az çok biliyordum zaten.

Şu kadarını merak etmiyor değilim tabii: Reyting operasyonu AGS, TNS, OTS ve anlı şanlı yapımcılarla mı sınırlı kalacak, yoksa bu yapımcıların özel kanallarda (kilit mevkileri işgal eden) işbirlikçilerine de uzanacak mı?!

Göreceğiz...

Bu kibar hırsızların ihtişam ve sefaleti inşallah tastamam çıkar ortaya.

Gelgelelim, hayatlarımızı çalan, çaldıkları hayatların yerine laboratuarlarda ürettikleri "hayatları" koyan hırsızların yanında bu kibar hırsızların lafı bile olmaz.

Bunlar neyin işbirlikçileri olduklarını fehmetmekten bile acizdirler, geçelim.

Bir şeyi üretmek yetmez.

Ürettiğiniz ürüne uygun hayatlar, yaşam biçimleri de üretmeniz gerekir.

Çok uluslu şirketlerin çok uluslu reklamcıları zaten bunun için var.

Hangi "hayatı" pazarlamak istiyorlarsa o hayatı seyredilir kılmanın bir yolunu bulurlar.

 

SALİH TUNA / YENİ ŞAFAK

Sıradaki Haber
Bu Davada Samast'ın Tutukluluk Hali Kaldırıldı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz