Çok Bulutlu 16.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
AA 27.02.2015 19:56

Cumhurbaşkanı'ndan Valilere anlamlı mesaj

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Her Valimiz Kendi Şehrinin Hazreti Ömer’i Olmalıdır; Devletin Soğuk Yüzünü Değil, Sıcak Elini ve Gülen Yüzünü Temsil Etmelidir” dedi.

Cumhurbaşkanı'ndan Valilere anlamlı mesaj

İçişleri Bakanlığı Valiler Toplantısı için Ankara’da bulunan valilerle öğle yemeğinde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet mekanizması içinde valilere düşen hayati role vurgu yaparak, “Bizzat yerinde görmediğiniz meselelere, kâğıt üzerinde ne kadar biliyor olursanız olun, tam manasıyla vâkıf olamazsınız. Bunun için milletle irtibatınızı asla koparmamalısınız. Ben ne öğrendiysem milletimden öğrendim. Millet iyi bir öğretmen ve eğitmendir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanlığı Valiler Toplantısı için Ankara’da bulunan valilerle öğle yemeğinde bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı Saray’ında gerçekleşen yemekte yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Valiler Toplantısı’nın ülkemiz, milletimiz, şehirlerimiz için hayırlı neticelere getirmesi temennisini ifade etti.

Valilerin, kendi şehirlerindeki resmî ve sivil tüm kuruluşlar arasında sağlayacakları koordinasyon, temin edecekleri uyumun çok önemli olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, 81 vilayetimizde görev yapan valilerimizin, hem devlet politikaları, hem de hizmet standardı açısından koordinasyon ve uyum içinde hareket etmelerini önemli görüyorum. Devlet aygıtı, elbette her biri kendi görev alanında müstakil olarak çalışan, ama diğer unsurlarla da ahenk içinde hareket etmek mecburiyetinde olan bir mekanizmadır. Bu sistemin bir de ruhu vardır. O ruh, millete hizmet aşkıdır. Siz, milletle aranıza mesafe koyarsanız, millete tepeden bakarsanız, milletin derdine, sıkıntısına, talebine kulaklarınızı kapatırsanız, asla başarılı bir kamu görevlisi olamazsınız. Bu siyasetçiler için de, şimdi tabii biraz siyasetten kopuk gibi olsak da, aynen geçerlidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece rutin işleri yürüterek, sadece merkezden gelen emirleri yerine getirerek milletin gönlüne girmenin mümkün olmadığını belirtti.

“SADECE HİZMET ETMEK YETMEZ, ÖNEMLİ OLAN MİLLETİN GÖNLÜNE GİREBİLMEKTİR”

Valiler için hizmetin gerek olduğu, ancak bunun yeterli olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki yeterli olan nedir? Yeterli olan milletin gönlüne girebilmektir. Eğer milletin gönlüne girebiliyorsanız, o zaman gereği de yeterli oluşu da yerine gelmiş demektir. Bunun için, gece-gündüz demeden, kar-kış demeden, her fırsatta, her vesileyle milletin içinde olmalısınız. Ama sadece siz değil, eşlerinizle beraber. Bazı valilerimiz bakıyorum, ya Ankara’ya ya İstanbul’a bırakıyor, kendisi de eğer Doğu, Güneydoğu oralardaysa hanımsız olarak, valilik yapıyor. Kusura bakmayın, böyle valilik olmaz. Bunu burada tekraren söylemek zorundayım. Çünkü halk valisini eşiyle beraber görmek ister. Bunu özellikle hatırlatmak istiyorum” diye konuştu.

“MİLLET İLE İÇ İÇE OLUN; MİLLET İYİ BİR ÖĞRETMEN VE EĞİTMENDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerin milletle iç içe olması, mahalle kahvesinde oturup oradaki insanlarla çay içip sohbet etmesi, tarlada çalışan rençberle, fabrikada çalışan işçiyle, şehrin arka sokaklarında maç yapan çocuklarla, hastalarla, yoksullarla, esnafla sohbet edip, onları dinlemesinin önemini vurgulayarak, şunları söyledi: “Milletin içinde olmayan, milletin derdini bilmez. Bu millet bizim ailemiz raporlar, rakamlar, istatistikler, brifingler elbette önemli. Ama bunların hiçbiri, insanlarla bizzat sokakta, işyerlerinde, evlerinde yaptığınız sohbetlerin, gözlemlerin, tespitlerin sahiciliğini, derinliğini size sunamaz. Her valimiz, kendi şehrinin Hazreti Ömer’i olmalıdır. Devletin soğuk yüzünü, demir yumruğunu değil; sıcak elini, gülen yüzünü, şefkatli kollarını temsil etmelisiniz. ‘Göz görmeyince gönül katlanır’ diye bir söz var. Bizzat yerinde görmediğiniz meselelere, kâğıt üzerinde ne kadar biliyor olursanız olun, tam manasıyla vakıf olamazsınız. Bunun için, milletle irtibatınızı asla koparmamalısınız. Ben 40 yılı bulan siyasi hayatımda, arada fasılalar da olsa, 20 yılı bulan kamu yöneticiliği hayatımda, ne öğrendiysem milletimden öğrendim. Millet iyi bir öğretmendir, iyi bir eğitmendir. Bu süreçteki tüm başarımı da milletimle olan irtibatımı sıkı tutmama borçluyum.”

“İNSANI İHMAL ETTİĞİNİZDE, DEVLETİ ZATEN AYAKTA TUTAMAZSINIZ”

Sürekli olarak, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ dediğin hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet, siz insanı ihmal ettiğinizde, devleti ayakta zaten tutamazsınız. İnsanın olmadığı yerde devlet olur mu? Bizim milletimizin devletine olan saygısı, bağlılığı, sadakati, ihtiyacı olduğunda devletinin onun yanında olacağını bilmesinden kaynaklanır.  Bir milletin içine tefrika niye girer biliyor musunuz? Devlet, vatandaşını ihmal ettiği için girer. Sizin vatandaşın hayatında, gönlünde, umutlarında bıraktığınız boşluğu, gelir birileri doldurur.  İşte o zaman devlet aygıtı teklemeye başlar” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihteki büyük liderlerin, halkla devlet arasındaki mesafeyi kapatma başarısını göstermiş kişiler olduğunu, her valinin, kendisinin oradaki vekili ve ilin lideri olduğunu söyledi.

“BAŞARINIZ, O ŞEHİRDE BIRAKTIĞINIZ HOŞ SADA İLE ÖLÇÜLÜR”

Devleti temsil etmenin sadece, onun yetkilerini kullanmakla olamayacağını, devleti temsil etmenin, asıl milletin gönlünü kazanmakla mümkün olduğunu olacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere, “Başarınız o şehirde bıraktığınız hoş sada ile ölçülür. ‘Bir zaman bir valimiz vardı, burada nelere yaptı. Geldi bizimle birlikte, evimizde çayımızı içti, evimize geldi yer sofrasında yemeğimizi yedik… Evde otlu peyniri yedi…’ bunu demesi lazım. Eğer vatandaş bunu diyorsa, o 10 üzerinden 10’dur. O not çok önemli.  Valilik, standart memur anlayışıyla yürütülebilecek bir görev değildir. Yaptığınız hizmetler ve kazandığınız gönüller, sizi hayatınız boyunca takip etmeli. Bulunduğumuz makamlar mazeret değil, icraat makamıdır. Mevzuat maharete mani değildir. İstidat imkânı aşar. Bunu başarabilen tüm valilerimizi kutluyorum. Bunu temin edememiş olan valilerimizin de, şöyle şapkayı önlerine koyup bir düşünmeleri lazım. Nerede eksik yaptıklarını, nerede hata yaptıklarını görmeleri ve süratle bunun telafisi yoluna gitmeleri lazım. Ben, buradaki her bir arkadaşımın bu anlayışla hizmet ettiğine inanıyor, kendilerinden bunu bekliyorum.”

“YAKIN ÇEVREMİZDE KRİZLER YAŞANIYOR; DİKKATLİ OLMALIYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin içeride ve dışarıda çok hayati sınamalar, çok kritik dönemler yaşadığını anlatarak, yakın çevremizde, bölgesel ve küresel konjonktürden kaynaklanan çok büyük çatışmalar, çok büyük krizler bulunduğuna işaret ederek, “Yukarıda Ukrayna’dan başlayın, doğuya Gürcistan ve Ermenistan’a doğru devam edin, oradan aşağıya İran’a inin, devam edip Irak ve Suriye’ye gelin, güneyde Kıbrıs’a, batıda Yunanistan’a kadar bu çemberi sürdürün. Gördüğünüz gibi tüm çevremiz istikrarsızlık içinde.  Hele Suriye’de yaşananlar, tam bir insanlık dramı... 350 bin insanın hayatını kaybettiği, 5 milyon insanın diğer ülkelere sığındığı bir yerde, uluslararası toplum hala ciddi bir şey yapmadan, sadece lafla, sözle hadiseye seyirci kalmaya devam ediyor. 350 bin insanı öldüren bir katile, bir zalime, bu topraklardan güya siyaset yaptığını söyleyen birileri ziyarete gidebiliyor. Bu hakikaten içeride muhasebeye sevk etmesi gereken bir konu. Dün Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’nin kendi ülkesinden bazı milletvekillerinin Suriye’ye gitmesi veya gidecek olmasından dolayı yaptığı açıklama, gönüllere su serpen açıklamaydı. ‘Böyle bir katile nasıl olur da, Fransa gibi bir ülkenin milletvekili ziyarete gider’ diye. Biz, ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimize en iyi şekilde ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz.  İşte BM’de çıktı hanımefendi bir konuşma yaptı, ‘şu anda dünyada en çok mültecinin olduğu ülke, Türkiye’ diye. Gelişmiş ülkeler, Türkiye’ye yönelik, biz de şu kadar destek verelim’ diye bir şey demiyorlar. Ama biz, onlar yapsa da, yapmasa da hamdolsun bereketiyle bu hazine güçleniyor. Biz de bu destekleri yapmaya devam ediyoruz. Pek çok ilimize, ilçemize, hatta köyümüze kadar yayılmış olan bu misafirlerimize, Ensar anlayışıyla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu konuda hiçbir aksaklığın, hiçbir nahoş durumun yaşanmaması konusunda her birinizden özel önem, özel hassasiyet bekliyorum” dedi.

Bu noktada bazı sıkıntıların olabileceğini de kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sıkıntılar olabilir. Onlar gelmediği zaman sıkıntılar olmuyor muydu? Gene aynı sıkıntılar, benzer sıkıntılar oluyor. Ama unutmayalım ki dara düşmenin ötesinde, bombaların altında kalan bu insanlara, bu millet kucağını açmak suretiyle hem insani, hem vicdani, hem de İslami bir görevi yerine getirmiştir” dedi.

“DAİŞ’İN BİR PROJE ÜRÜNÜ OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN SİYASİ ANALİZE BİLE GEREK YOK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye içinde örgütlenen ve 120 ülkeyle birlikte ülkemizin de desteklediği muhalefet tam netice almaya yaklaşırken, bir anda DAİŞ diye bir örgüt icat edildiğini işlerin tepetaklak olduğunu belirterek, şunları söyledi. “Irak’ta, bir önceki hükümetin yanlışları sebebiyle yaşanan derin kırılmaları fırsat bilen örgüt, burada da süratle etkin hale geldi. Aslında ortada, tanımlanabilen tabanı, tanımlanabilen hiyerarşisi, tanımlanabilen hedefi olmayan bir yapı var. Bölgenin kendi içinde ve küresel düzeyde pek çok hesap, bu çatı altında, bu isim altında görülmeye çalışılıyor. Bu örgütün bir proje ürünü olduğunu anlamak için öyle çok derin siyasi analize filan ihtiyaç yok; her şey ortada… Musul’da kütüphane yakan bu örgütle, ülkemizde okulları yakan örgüt arasında, aslında esasta hiçbir fark yok. Onlar da yeri geldiğinde camileri de yakıyorlar. Hiçbir fark yok. Durumun vehametini anlatmak için sadece şu örneğin bile yeterli olduğunu sanıyorum: Ülkemizin, uzunluğu 911 kilometre olan Suriye sınırının 510 kilometresi bir örgütün, 200 kilometresi bir başka örgütün kontrolü altında. Irak’ta ise, sınırlarımızın bulunduğu Kuzey Irak yönetimi ile merkezi hükümet arasında ciddi sorunlar var. Böyle bir ortamda Türkiye, bir yandan kendi vatandaşlarının güvenliğini sağlamaya, diğer yandan bu ülkelerdeki kardeşlerinin sıkıntılarına çare olmaya çalışıyor.”

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİN NAKLİ: “DÜNYANIN EN SIKINTILI BÖLGELERİNDEN BİRİNDE BAŞARILI BİR OPERASYON YAPILDI”

Böyle bir ortamda dahi, ülke içindeki siyasi partilerin birlik, beraberlik içinde hareket edemediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte son olarak Süleyman Şah Türbesinin nakli konusundaki tartışmaları hep birlikte gördük, yaşadık.  Dün, Türkiye’nin Suriye’de maceraya sokulmaması gerektiğini haykıranlar, bugün, hilafı hakikat olduğunu bile bile, ricattan, toprak kaybetmekten söz ediyor.  Üstelik bu konuda sadece hükümeti, sadece iktidar partisini eleştirmekle kalmıyor, Şahsımı, Genelkurmay Başkanımızı, kuvvet komutanlarımızı, onların nezdinde tüm Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alıyorlar.  Halbuki gayet başarılı bir operasyon yapıldı. Orada bizim bir metrekare toprağımız kaybolmamıştır. Şu anda, belki de dünyanın en netameli, en sıkıntılı olan bölgesine girildi, oradaki askerlerimiz ve manevi emanetlerimiz alındı, ülkemiz sınırına yakın bir yere nakledildi. Ben hükümetimizi ve kahraman silahlı kuvvetlerimizi bir kez daha tebrik ediyorum.”

“BİZİ, KAOS ORTAMINA SOKMAK İSTEYENLERE ENGEL OLMAK İÇİN STRATEJİK HAMLE YAPMAK, VATANA HİZMET ETMEKTİR”

Konuşmasında, “Yeri daha önce, çeşitli sebeplerle iki defa değişmiş bir türbeyi, üçüncü defa taşımış olmayı, ‘vatanı satmak’ olarak nitelendirenler, açık söylüyorum, vatan kavramının ne olduğunu bilmeyenlerdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz? Vatanı satmak, ortadaki açık gerçeğe, somut bilgilere rağmen kahraman askerlerimizi orada tehlikeye atmakla olur. Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi işbilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur. Vatan satmak, bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlayamayarak, ülkenin maddi-manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur. Türkiye’yi hemen yanıbaşımızdaki kaos ortamına sokmak isteyenlere engel olmak için stratejik bir hamle yapmak, vatana hizmet etmektir.  Çözüm Süreci’yle, ülkenin kanayan yarasına, milletin dağlanan yüreğine merhem olmaya çalışmak, vatana hizmet etmektir. Ekonomiyi ve onunla birlikte refahı 12 yılda, 3 kat büyütmek, ülkeyi tarihinde görülmemiş yatırımlarla buluşturmak, vatana hizmet etmektir. İşte sene 1980-1982 kişi başı milli gelir 1567 dolar, şu anda hamdolsun 11 bin dolar, nerelerden nerelere geldi. Yeterli değil, daha fazla olması lazım. Enflasyonu ve faizi düşürerek, lobilere aktarılan kaynağı, ülkeye ve millete hizmet için yatırıma dönüştürmek, vatana hizmet etmektir. Biz de, hükümetimiz de, bugüne kadar vatana hizmet etmenin çabası içinde olduk. Sizler, valisi olduğunuz şehirlerin 12 yıl önceki durumu ile bugünkü durumunu en iyi bilen kişilersiniz. Yapılanlar ortada. Bizi vatanı satmakla itham edenlerin, bu ülkeye ve bu millete verdikleri zararı anlatmaya kalksam, sokağa çıkacak yüzleri kalmaz. Gerçi bu, onlar için alışılageldik bir şey. Türkiye’ye ve milletimize hiçbir katkıları olmadığı gibi, başında bulundukları partilere de hiçbir faydaları dokunmadı. Her seçimde yenildiler ama sanki gökten yağmur yağıyormuş gibi ‘Yarabbi şükür’ deyip, yollarına devam ettiler.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatan sevgisini, millet sevgisini, yaptıkları hizmetlerle sayısız defa ispatladıklarını belirtti.

Süleyman Şah meselesinin ne olduğunu herkesin gayet iyi bildiğini,  Türkiye, herhangi bir hakkından vazgeçmediğini kendisine ait bir karış toprağı terk etmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tamamen kendi stratejimiz, kendi planlamamız, kendi icramız olan bir operasyonla, türbenin yerini değiştirdik. Bu, bir, iki günlük, bir haftalık, bir aylık bir çalınmanın neticesi değil, aylardır üzerinde çalıştığımız, Başbakanlık dönemimden itibaren bir süreçtir. Cumhurbaşkanı olduğum andan itibaren de gerek dar kapsamlı yaptığımız çalışmalarda, toplantılarda da sürekli bunu görüşerek, en sonunda nihai kararı verdik, bu adımı attık. Burada, sizlerin huzurunda bir kez daha, hadisenin bundan ibaret olduğunu ifade ediyorum” dedi.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİNDE GÜVENLİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinin, Türkiye için birçok bakımdan önemine işaret ederek, “Bu seçimlerin, huzur içinde, güven içinde, demokrasiye yakışır bir ortamda geçmesi için sizlere önemli görevler düşüyor. Seçim ortamını zehirlemeye yönelik bir takım gayretler şimdiden başladı. Sandıktan umudu kesenlerin sandığı provoke ederek kendilerine bir inisiyatif alanı oluşturma çabalarına karşı dikkatli olmalıyız. Sandık namustur, oy namustur. Orada oy kullanan her vatandaşımızın tercihini kendi iradesiyle yapması, sandıktan da o iradenin çıkması, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu namus da, öncelikle sizlere emanettir. Milletin namusu olarak kabul ettiği sandığa sahip çıkamayan yönetici, şehrine de sahip çıkamaz, ülkesine de sahip çıkamaz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim ve sandık güvenliği konusunda en küçük bir zafiyetin yaşanmasına asla izin verilmemesi gerektiğinin önemine işaret ederek, valilerin bu konuda, azami dikkati, gayreti, titizliği göstereceğine olan inancını ifade etti.

“SEÇİM SONUÇLARINA GÖRE, YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ GÜNDEMİMİZE GELECEK”

7 Haziran seçimlerinin sonuçları da ülkemizdeki yönetim sisteminin geleceği bakımından kritik öneme sahip bulunduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Seçim sonuçlarına göre, yeni anayasa ve Başkanlık Sistemi gündemimize gelecek. Başkanlık Sistemi, bir yönüyle de yerel yönetimlerin daha da güçlendiği, daha da etkin hale geldiği bir sistemdir. Bu sistemde, Başkanlığın merkezdeki gücü, bir yandan Meclis’le, diğer yandan yerel yönetimlerin sahadaki gücüyle dengelenir. Dolayısıyla bu sisteme geçildiğinde, Valilerimizin farklı bir konuma gelmeleri, daha geniş yetkilere sahip olmaları mümkün olabilecektir. Esasen, Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halkın oylarıyla seçilmesi, bu konuda atılmış ilk adımdır. Şimdi bu adımı daha da ileriye taşıyıp, güçlü bir Başkan, güçlü bir Meclis ve güçlü yerel yönetimlerden oluşan, ülkemizin devlet geleneğine ve milletimizin ihtiyaçlarına uygun bir sisteme geçmenin vakti gelmiştir. Bugüne kadar, meşruiyetini, millete değil, mevcut sistemin içine gizlenmiş mekanizmalara borçlu olanların feveranları boşunadır. 1960 ve 1980 darbeleriyle kurulan vesayet düzeni, Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştıramaz. Biz 12 yıl boyunca bu oligarşik yapıyla mücadele ettik” diye konuştu.

“MİLLETİMİZLE EL ELE VEREREK YENİ TÜRKİYE’Yİ İNŞALLAH İNŞA EDECEĞİZ”

Gelinen noktada, sistemi kökten değiştirmeden bu yapının ıslahının mümkün olmadığının görüldüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye’nin demokratik olgunluğu, Başkanlık Sistemine geçişi sağlayacak düzeye gelmiştir. Yeni Türkiye, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’nin sağlayacağı güçlü zemin üzerinde yükselecektir. Bu sadece bir sistem değişikliği değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası meselesidir. Şimdi şunlar da zaman zaman söyleniyor: Türk tipi Başkanlık Sistemi olmaz filan diye. Çok açık, çok net söylüyorum; bal gibi de olur, niye olmazmış? Şu anda dünyadaki başkanlık sistemlerinin hepsi birbirinin aynı mıdır? Amerika’da farklı bir başkanlık sistemi var, hemen güneyine iniyorsun Meksika’da farklı bir başkanlık sistemi var, geliyorsun Küba’ya farklı, Arjantin farklı, Brezilya farklı, hepsi farklı, Rusya’ya gel farklı, Fransa’ya geliyorsun yarı başkanlık sistemi, farklı farklı sistemler var. Biz, ‘Bir arı maharetiyle şöyle çiçeklerden nasibimizi alalım, ondan sonra balımızı yapalım, diyelim ki kendi geleneklerimiz, kendi göreneklerimizde de çerçevelenmiş işte bizim başkanlık sistemimiz’ der, bununla beraber geleceğe yürürüz. Şu anda Amerika’daki, ne bileyim Latin Amerika’daki, Rusya, Avrupa vesaire buralardaki sistemler olmazsa olmaz değil. Bunlar da birçok testlerden geçti. Biz de kamuoyunda bunu tartışarak, sivil toplum örgütlerimizde bunları tartışarak müzakere ederek, akademisyenlerimizle, hepsiyle bunu müzakere ederek bir yere oturtmalı. Çünkü artık patinaj yapıyoruz. Yani bu patinaj yapmaktan kurtulmamız lazım, sıçramamız lazım. Çok daha rahat, çok daha ilerilere hızla ulaşmamız lazım. Bunu sizler de zaten kendi vilayetlerinizde yaptığınız çalışmalarda da aslında görüyorsunuz, oralarda da bir tıkanma bundan kaynaklanıyor. Dünyada ve bölgemizde yaşanan değişim karşısında, gücümüzü, iddialarımızı, hedeflerimizi statükocu bir anlayışla koruyamayız.  Tarihimize, kültürümüze, ihtiyaçlarımıza ve günümüz dünyasındaki gelişmelere uygun bir değişim, Türkiye’nin hayrınadır, yararınadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Tek parti döneminin hastalıklı yapısını, 2015 Türkiye’sine teşmil etmek isteyenler, bir kez daha hüsrana uğrayacaklardır. Valilerimizle, kaymakamlarımızla, belediye başkanlarımızla, muhtarlarımızla, esnaflarımızla, sanatkârlarımızla, işçilerimizle, gençlerimizle, kadınlarımızla; velhasıl milletimizle el ele vererek Yeni Türkiye’yi inşallah inşa edeceğiz, ihya edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin geleceği bakımından Çözüm Süreci’nin, çok önemli olduğunu vurguladı.

“ÜLKEMİZ VE MİLLETİMİZİN AYDINLIK GELECEĞİ İÇİN ÇÖZÜM SÜRECİ’NİN BAŞARIYA ULAŞMASINI ARZU EDİYORUZ”

Milletin, bölge halkının desteğiyle süreci önemli bir noktaya getirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açık konuşmak gerekirse, bölgemizde yaşanan kaos ortamı ve muhataplarımızın güçlü siyasi irade sergileme konusundaki yetersizlikleri, sürecin daha zorlu, daha sancılı geçmesine yol açıyor. Biz buna rağmen, ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği için Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasını arzu ediyoruz.  Bunun için bugüne kadar her türlü gayreti gösterdik, her türlü fedakârlığı yaptık. Ancak, bu konudaki hassasiyetimizin, titizliğimizin istismarına da rıza gösteremeyiz.  Biz Çözüm Sürecini silahlar ebediyen sussun, anaların gözyaşları dinsin diye yürütürken, silahların şehirlere indirilmesine, insanımızın yüreğinin her gün kan ağlamasına da izin veremeyiz. Her ne kadar birileri bunu arzu ediyorsa da biz buna evet diyemeyiz. Parlamento terörize edilme yeri değildir. Parlamento, teröristlerin gösteri alanı da değildir; bu konuda hassas olmamız lazım. Şekli de olsa bunu yapmanın bu millete saygısızlık olduğuna ve o Parlamentoya saygısızlık olduğuna inanıyorum. Sokakları terörize ederek çözüm olmaz. Tehditle, tedhişle, baskıyla, sindirmeyle, şımarıklıkla çözüm olmaz. Silahın, molotofun, yakmanın, yıkmanın, saldırının olduğu yerde çözüm olmaz. Biz, bütün bunlar olmasın diye Çözüm Süreci diyoruz. Demokrasinin, hukukun, güvenliğin işlemediği yerde çözüm olur mu?”

“KAMU DÜZENİNE HALEL GETİRECEK HİÇBİR EYLEME İZİN VERMEYECEĞİZ; İÇ GÜVELİK PAKETİ BU BAKIMDAN ÖNEMLİ”

Siyasi iradenin, ilgili devlet kurumlarıyla birlikte çözüm sürecini devam ettirildiğini ve ettireceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bununla birlikte, kamu düzenine halel getirecek hiçbir eyleme, hiçbir teşebbüse de izin vermeyeceğiz. Meclis’te görüşülmekte olan İç Güvelik Paketi, bu bakımdan önemli imkânlar getiriyor. Tabii bu konuda da ibret verici bir durumla karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında kurulan 2+1’lik koalisyon, şu anda da bir başka siyasi partinin de katılımıyla, güvenlik paketinin yasalaşmasını önlemek için adeta meydan savaşı veriyor. Poşulu suratlar, kürsüye getirilen bombalar, kırılan mikrofonlar, konuşmacılara ve divan başkanına yönelik saldırılar, hakaretler ve daha neler neler... Gören de, düşman Meclis’in kapısına dayandı, onunla mücadele ediyorlar sanır. Ben bir Bayan Meclis Başkanvekiline karşı kullanılan ifadeleri burada ifade etmekten teeddüp ederim. Bunlar nasıl bayan milletvekilidir, bunlar nasıl erkek milletvekilidir? Bir Bayan Meclis Başkanvekiline karşı bu ifadeler nasıl sergilenebilir, nasıl söylenebilir? Gören de düşman Meclis’in kapısına dayandı, onunla mücadele ediyorlar sanır. Daha düne kadar yan yana gelemezler zannettikleriniz, bakıyorsunuz burada ‘can ciğer kuzu sarması’ olmuşlar. Ana muhalefet partisinin bir milletvekili, Genel Kurul’da bunları yapıyor, bu arada da Meclis’i, afedersiniz, ahıra benzeten twitler atıyor. Bir diğer muhalefet partisinin milletvekili televizyonda güya düzenlemeyi eleştiriyor, ama söylediği şeyler görüşülen metinde yok. Bunların millete saygıları olmadığı gibi, içinde kendilerinin de yer aldığı Meclis’e de saygıları bulunmuyor.  Biz bunların demokratlığının da, milliyetçiliğinin de sahte olduğunu, illüzyon olduğunu zaten biliyorduk. Bu vesileyle, milletimiz de bir kez daha görmüş oldu.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortada, kamu düzenini güçlendirmeye yönelik bir paket bulunduğunu kaydederek, hükümetin ve milletvekillerimizin dirayetiyle bu paketin en kısa sürede yasalaşacağına inandığını söyledi.

“DEMOKRATİK HAKLARIN KULLANILMASINA SAYGIMIZ VAR; SOKAKLARIN TERÖRİZE EDİLMESİNE MÜSAMAHAMIZ YOK”

Konuşmasında, “Açık konuşuyorum; artık sokaklarda yüzü maskeli, eli sopalı gruplar görmek istemiyorum. Ekranlarda yanan araçlar, hendeklerle kapatılan sokaklar, ellerinde okul çantasıyla dehşetle kaçışan çocuklar, zorla kapatılan kepenkler görmek istemiyorum. Demokratik bir imkân olan gösteri hakkını kullanmak başka bir şey, bunu bahane ederek bir şehri, bir caddeyi savaş alanına çevirmek başka bir şey” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ikisinin arasındaki ayrımı çok iyi yapılması gerektiğini belirterek, “Demokratik hakların kullanılmasına sonuna kadar saygımız varken, sokakların terörize edilmesine, vatandaşımızın huzurunun kaçırılmasına en küçük bir müsamahamız yok. Erkeksen erkek gibi dolaş, ne kadın eteğiyle dolaşıyorsun? Öbür tarafta eğer terörist değilsen maskeyle yüzünü niye örtüyorsun, açık dolaş. O molotof kokteylleri, o havai fişekleri, o yanan-yıkılan esnaflarımızın dükkânları, kamunun araçları, vatandaşın araçları, bunlar bir vatanseverlik midir, bunlar bir milliyetperverlik midir? Ekranlarda yanan araçlar, hendeklerle kapatılan sokaklar, ellerinde okul çantasıyla dehşetle özellikle kaçışan çocuklar, zorla kapatılan kepenkler görmek istemiyoruz. Demokratik bir imkân olan gösteri hakkını kullanmak başka bir şey, bunu bahane ederek bir şehri, bir caddeyi savaş alanına çevirmek başka bir şey. Onun için ben vali kardeşlerimizden özellikle rica ediyorum; taviz tavizi doğurur, bunu biliniz. Eğer bu tür girişimler varsa tüm gücünüzle emniyet teşkilatlarıyla, jandarmamızla, her şeyle bunların karşısına dikilmek şarttır. Gerilim olur; gerilim değil, bizim görevimiz nedir? Bu tür eylemlere, bu tür gösterilere anında müdahale etmek ve onların müdahale alanını bir defa daraltıp ortadan kaldırmaktır. Bunlar bu müdahaleyi bulduğu sürece ne yapacaktır? Yakıp yıkmaya devam edecektir. Ha biz devletten daha güçlüyüz diyeceklerdir. Yaptıkları da bugüne kadar zaten budur. Öyleyse biz devletin gücünü ortaya koymamız lazım. Vatandaş da o zaman; ha benim devletim var diyecek, ben devletime inanıyorum, devletim beni koruyacaktır diyecek. Ama devletine güvenemediği anda orada bir zaafa düştüğü anda bilesiniz ki 7 Haziran farklı gelişir. Demokratik hakların kullanılmasına sonuna kadar saygımız var. Miting mi yapacak, gelsin yapsın. Ha basın bildirisi, bahane hep bu, ya bin kişiyle basın bildirisi olur mu, bin 500 kişiyle basın bildirisi olur mu? Basın bildirisini okuyacaksan derneğinde oku veya bir salon kirala orada oku. Hepsi bunların, nasıl biz şu işi farklı yerden döner dolaşır yaparız, buna yönelik işler.  40 yıl dernek ve siyaset hayatımın içerisinde hiçbir bu tür eylemlerin içerisinde hamdolsun yer almadık. Her şeyimizi hukuk içinde yaptık, hukuk içinde buralara geldik. Sokakların terörize edilmesine, vatandaşımızın huzurunun kaçırılmasına en küçük bir müsamahamızın olmaması lazım; bunun böyle bilinmesini özellikle arzu ediyorum. Milletimizin yüreğini burkan manzaraların yaşanmasının önüne geçmek zorundayız. Çünkü biz çözüm sürecini milletimizin onayı ve desteğiyle başlattık, aynı şekilde de bu güne getirdik. Burada yaşanacak bir kırılma, sürecin geleceğini tehlikeye atar. Karşı taraf tam da bunu amaçlıyor, bunu istiyor. Sözlü ve fiili provokasyonlarıyla, tahrikleriyle hem Hükümeti, hem milleti bu süreçten vazgeçirmek, bıktırmak istiyorlar. Bize düşen; hem bu oyunu bozmak, hem de milletimizin yüreğini karartacak manzaraların ortaya çıkmasına mani olmaktır. Bu ikisini birlikte yapabileceğimize inanıyorum” dedi.

“İNŞALLAH HEP BİRLİKTE MİLLETİMİZİN GELECEĞE GÜVENLE BAKMASINI TEMİN EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda valilerimize çok önemli görevler düştüğünü ifade ederek, sözlerini şu cümlelerle tamamladı: “Bölgede görev yapan valilerimiz, öncelikle oradaki insanlarımızın Çözüm Süreci ile ilgili umutlarını, beklentilerini, heyecanlarını canlı tutmalıdırlar. Başta STK’lar olmak üzere hepsiyle valilerimizin çok sıkı ilişkileri olmalı. Kanaat önderlerini yanlarına çekmek suretiyle de bütün bu süreci inşallah beklediğimiz istikamette olgunlaştırmalıdırlar. Sürece yönelik tehditlerin en büyük panzehri budur. Diğer bölgelerde görev yapan valilerimiz de vatandaşlarımıza bu meselenin önemini anlatmalı, sabırla, dirayetle, kararlılıkla netice alınabileceği hususunda kendilerini ikna etmelidirler. Sizlere güveniyorum. İnşallah hep birlikte ülkemizin bu önemli meselesini hal yoluna koyacak, milletimizin geleceğine güvenle bakmasını temin edeceğiz. Burada, milletin evinde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bizlerle birlikte olduğunuz, soframızı paylaştığınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Görev yerlerinize döndüğünüzde oralardaki tüm vatandaşlarıma selamlarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum.”

Sıradaki Haber
"Karahisari Mushafı"nın tıpkı basımı tanıtıldı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz