Çok Bulutlu 25.4ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Çevre
07.06.2018 11:20

Doğal felaketlerdeki artışın nedeni insanoğlunun verdiği tahribat mı?

Dünyanın dört bir yanından doğal felaket haberleri geliyor. Prof. Dr. Şükrü Ersoy'a göre iklim değişikliği ve buzulların erimesi bunun en önemli nedenlerinden biri.

Kenya’da nisan ve mayıs aylarındaki sel dolayısıyla en az 100 kişi hayatını kaybetti. ABD ve Küba’yı etkisi altına alan Alberto Fırtınası yüzünden binlerce kişi tahliye edildi. Kanada’da karların erimesi sonucu pek çok kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Guatemala’da Fuega Yanardağı’nın patlamasıyla 100'ün üzerinde insan öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Haritanın değişik yerlerinde ardı ardına doğal felaketler yaşanıyor. Peş peşe gelen bu felaketleri Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy ile konuştuk.

Doğal felaketlerdeki artışın nedeni insanoğlunun verdiği tahribat mı?

Dünyanın birçok yerinden hemen her gün bir doğal afet haberleri alıyoruz. Son olarak volkanik patlamalarda artış söz konusu. Bütün bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Doğa kaynaklı olaylarla nasıl yaşayacağımızı bilirsek, bunlar bizim için turistik bir olaydan başka bir şey olmayabilir. Sözgelimi Hawaii Adalarındaki volkanlar... Bir yandan volkanlardan lavlar akıyor diğer yandan insanlar hayatına devam ediyor. Bunu turistik bir olay olarak görebiliyorlar. Ama volkanlar her yerde öyle değil. 

Dünyada 1500’den fazla aktif volkan var ve her volkanın karakteri de farklı. Hawaii’dekiler püskürmezler, içinde çok gaz yoktur. Akıcı nitelikteki lavları oluştururlar. Fakat şu sıralarda faaliyete geçen Guatemala’daki Fuego Volkanı, diğerlerinden farklı. Fuego, çok tehlikeli bir yanardağ. 1974’ten bu yana ilk defa faaliyete geçiyor. Üstelik stratosfere kadar, yani 15 kilometreye kadar kül çıkarabiliyor, gaz çıkarabiliyor. Volkanik dağın yamaçlarından “lahar” dediğimiz piroklastik gereçler, gazlarla birlikte akıyor. Bunlar çok tehlikeli çünkü, çok süratli akarlar. Nitekim ölü sayısı 75, yüzlerce insan da yaralandı.

Doğal felaketlerdeki artışın nedeni insanoğlunun verdiği tahribat mı?

Türkiye’yi bu doğa olayları açısından değerlendirirsek nasıl bir tablo var karşımızda?

Ülkemizde seller, hortumlar ve yıldırım olayları arttı. Bunlar küresel iklim değişikliğine bağlanabilir. Ölçümlerin sayısı eskiden bu kadar fazla değildi ama şu sıralar, mesela hortumlarda biz Avrupa üçüncüsüyüz. Geçen yıl Türkiye’de 60’a yakın hortum meydana geldi. Bunlar ölümcül olmadı belki ama maddi hasarlar verdi. Hortumların şehirlerin içinde olması, kıyı kentlerimizde olması gerçekten kötü sonuçlar doğurabilir. 

Doğal afetlerin sebebini nasıl açıklayabiliriz? 

İklim değişikliğiyle ilgili olabilir diyoruz. Çünkü iklim değişikliğiyle ilgili olabileceğini söylemek için en az 30 yıllık bir periyoda bakıp öyle değerlendirme yapmak gerekiyor. Bir yandan buzullar eriyor. Kıtaların üzerindeki yüzlerce, binlerce metre kalınlıktaki buzulların erimesi dünyanın dengesini bozuyor. Yine buzulların erimesinin dünyadaki volkanları ve depremleri tetiklediği konusunda görüşler var. Ben de buna katılıyorum. Yatay ya da düşey yöndeki bir kabuksal harekette denge bozulduğu zaman afetler artabilir.

Doğal felaketlerdeki artışın nedeni insanoğlunun verdiği tahribat mı?

Türkiye’de bu doğa olaylarının sayısı artacak mı?

Marmara’da önemli bir deprem bekliyoruz. Beklediğimiz en büyük deprem 7.7 büyüklüğünde. Bu üç tane Kocaeli depremi demek. Marmara çevresinde 25 milyon insan yaşıyor, 6 milyon konut bulunuyor. Marmara’daki bir büyük afet, deprem afeti milli güvenlik sorunudur. Çünkü Türkiye ekonomisinin yüzde 40’ı Marmara’da yer almaktadır. Yani can damarı burada. Üstelik Marmara kıyıları tsunami açısından sabıkalı. Bu konuda kazılarımız var. Arkadaşlarımızla birlikte dünyadaki diğer tsunami örneklerini de gezdik, gördük. Geçmişte de ülkemizin kıyılarında önemli tsunamiler olmuş. Dolayısıyla Marmara’da bir depremi konuşurken tsunamiyi de beraberinde konuşmak gerekiyor. Bu korkunç bilançoda bana göre minimum nüfusun yüzde 1’i öldüğü takdirde en az bu 150 bin insan demektir. Bu 500 bine de çıkabilir. Tamamen yıkılacak bina sayısı 100 bine kadar varabilir.

Özellikle büyük şehirlerde birden bire bastıran yağışlar son dönemlerde sellere sebep oluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu konuda doğanın suçu yok. Betonlaşma çok fazla. Yağışın toprağa gideceği yer kalmadığı için hemen sele dönüşüyor. Ani sellerle araçlar, yapılar, insanlar ciddi şekilde zarar görüyor. Bu tür afetler arttı. Bunları depremler ve volkanlar gibi diğer afetlerden ayırmak gerekiyor.

Küresel iklim değişikliği Türkiye’de başka ne gibi sorunlar yaratabilir?

Ortadoğu, bizim de içinde bulunduğumuz bir bölge. Bu bölgede küresel ısınmadan dolayı gelecekte susuzluk yaşanabilir. Suyu iyi kullanmak zorundayız. Su artık, petrol gibi savaş aracı haline gelecek. Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 1600 tondan 1000 tonun altına düştüğü zaman fakir ülke oluyorsunuz. Biz fakir ülke değiliz ama suyu tepe tepe kullanacak bir ülke de değiliz. Bu konuda stratejiler geliştirip suyumuzu çok iyi kullanmamız gerekir. Bir tarım ülkesi olmaktan söz ediyoruz. Eğer suyu iyi kullanamazsak tarım da hayvancılık da yapamayız.

Küresel iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edebiliriz?

Biz depremle, hortumla, küresel iklim değişimiyle birlikte yaşamak zorundayız. Bunu geliştirmek zorundayız; öğrenebiliriz. Doğayla savaş olmaz, doğayla barış olur. Doğanın işleyiş tarzını bildiğimiz takdirde afetler ne kadar artsa da insanoğlu baş edebilir. Afetleri yönetmek yaşamın ta kendisi aslında.

Doğal felaketlerdeki artışın nedeni insanoğlunun verdiği tahribat mı?

İklim değişikliğinin etkilerini önümüzdeki yıllarda daha fazla hissedecek miyiz?

Kesinlikle hissedeceğiz. Örneğin dünyada ve ülkemizde sıcaklık artışı var. 2005 yılını hatırlıyorum. Sıcaklıklardan dünyada 2500 kişi hayatını kaybetmişti. Bu sayı önümüzdeki yıllarda düşmeyecek, tam tersi artacak. Dolayısıyla sıcak hava dalgasıyla, soğuk hava dalgasıyla baş etmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Atmosferimiz tam 4 milyar yılda günümüzdeki bileşimine sahip oldu. Biz bunu 50 yılda bozabiliyoruz. Bu insani bir hatadır. Dünya hem bitkilerin hem hayvanların neredeyse tamamının yok olduğu 5 tane büyük afet yaşamış. Bunların hepsinin altında iklim değişikliği yatıyor. Şimdi altıncısını insanoğlu sayesinde yaşamak üzereyiz. Dolayısıyla atmosferin bileşimiyle oynamamak için frene basmamız gerekiyor. Bu, kelebek etkisi gibi domino taşı gibi, bir yerden devirdiğiniz zaman nereden çıkacağı belli olmaz. Artık iklim değişimine şüphe yok. Bu kesinlikle var ve buna karşı önlem almamız gerekiyor.

Kaynak: TRT Haber

Sıradaki Haber
Abant Gölü'ne 100 bin alabalık yavrusu bırakıldı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz